Üç yıl geçmişti. Ellerimi semaya kaldırdığımda yalnızca hâlâ o duayı ederdim. Bir belirsizlik içindeydi ruhum,ancak bir duaydı beni ayakta tutan. Yaz gününde duamı yaşar oldum,son kez yaşar oldum. "Bir daha göremeyecek miyim?"dedim. Bir daha yaşayamayacağız der gibi bakmıştı. Bu son nefes alışım,son nefes verişin der gibi gözyaşını dökmüştü. Anlamış gibiydi gökyüzü,zira yağmurlar eşlik etmiş gibiydi dökülen yaşlarımıza. Sarılışı ölümü andırmıştı bana, hiç bu denli ölmemiştim. Yıllarca ettiğim duanın cefasını çekmeye başlıyordum. Dualarım o kadar çaresizdi,o kadar sersemleşmişti...
Aylar yıllar geçmişti ve ruhum ağrımış,bedenim hastalanmıştı artık.
Artık yaşamıyordu o kız, artık nefes almıyordu o adam. Çok acıydı fakat,artık ölümü andıran bir sarılış yoktu.Sonrasında işte,bir daha o denli bir duam olmayacağına ant içmiştim.
Aradan yıllar geçti Payidar! Matemin kôru sızlatıyor hâlâ ağrılarımı. Meğersem en kötüsüymüş yalnızlığın kalabalığında kaybolmak, dünyadaki en acımasız insana bürünmek. Düşünmemek için devamlı farklı şeylerle meşgul olmam gerekiyor. Meşguliyetim her defasında aynı davaya çıkıyor. Öyle işte...Gözlerimi kapatıp açtığımda karanlığa uyanıyorum, bir figan hissediyorum yanağımda . Sonra diyorum ki;biz ilkbaharda kaldık, yıllar sonra sonbahara göç ettim sarara sarara...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
VUSLAT
PoetryKalemimi harekete geçiren Eylül'de duyulan çığlığımın sesiydi. Her satır intihara yelteniyor yıllardır, yaşamaya hevesi kalmamış kağıdın gözyaşları... Annemin dediği gibi "Satırlara dökülen mürekkebim kadar konuşsaydı keşke dilim." Bazen gözyaşı dö...