***

38.3K 2.1K 155
                                    




DELÂL

Bip, bip, bip...

Oksijenin hortuma dolduğu o ince fokurdama,

Batikonun içindeki yoğun iyotun keskin kokusu ve neşterin beyaz ışığın altında parlayışı...

Bip, bip, bip

Kes, sorunu bul ve o sorunu yok et...

Pıhtılaşmış kanı temizlet ve önünü gör, açık musluğu bul...

Musluğu yok et... Kanama odaklarından birinden kurtul...

Sinir uçları ve bir bütün olması gerekirken ayrılan kaslar, karın zarı...

Anatomik tüm terimler...

Abdomen, periton gittikçe yaklaşan hemorojik şok...

Dik, bağla, yak ve yakala işte kanama odaklarından biri daha!

            "Klemp!"

Ameliyatımı asiste eden hemşire elime istediğim metali bırakırken sözlerimi yineledi.

"Klemp."

Klempi kanla lekelenmiş mavi steril eldivenin sardığı parmaklarımın arasına alıp ucunu açtım ve diğer elimde pensetle ucunu tuttuğum damarı kilitleyip sızan kanı durdurdum.

Ameliyatın beşinci saatindeydik ve beraber çalıştığımız cerrah sadece ameliyattan ameliyata ya da arada hasta vizitelerinde karşılaştığım Doçent Doktor Korel Parlak'tı. Elimizin altındaki vaka ise hastanenin az ilerisinde gerçekleşen bir araç dışı trafik kazasıydı.

Araç otuzlu yaşların sonunda olan bu kadına, çalıştığı bankaya öğle yemeğinden dönerken son sürat çarpıp kaçmış; kaburgalarını kırmış, dalağı yırtmış ve iki bacağının birden kırılmasına neden olmuştu. Ciddi bir iç kanaması vardı. Dalağı almıştım ama parçalanmış karın içi duvarını toplamak zaman alıyordu. Korel'in parmakları akciğerlerdeki tahribatı toparlarken bir makinanın dişlileri gibi tıkır tıkır çalışıyordu. Hastaya bağlı monitörün ekranında dalgalanan çizgiler hafiften sendeledi ve monitör ışığı yanıp sönerken mekanik uyarının sesi ameliyathanenin duvarlarında yankılandığında hastanın hemen başında duran Anestezi Doktoru "Nabız düşüşe geçti, adrenalin infizyona geçiyorum." Dediğinde omzumun üzerinden dışarı ile bize malzeme bağlantısı yapmakla görevli hemşireye seslendim.

"Buraya iki ünite daha B rH pozitif alalım."

Korel bana bakmadı ama yüzündeki maske yüzünden boğuklaşan sesinden akan cümlelerin bana olduğunu biliyordum.

"Sol tarafı topladım ama sağ akciğerdeki bir lobu almak zorundayım." Bir hemşire uzandı ve Korel'in mavi üzerinde ahtapot resimleri olan bandanasından süzülen terleri silerken elimi beni asiste eden hemşireye açıp "Koter!" diye seslendim.

Koterin sıcak ucuyla birkaç kılcal damarın ucunu yakarken çıkan ses ve yanık et kokusu her yeri doldururken "Kadının işi zor." Dedim soğuk bir sesle.

"Bizden sonra ortopedinin yapacağı bir düzine ameliyat var." Diye de ekledim hemen ardından. Bu zalim bir gerçekti, hastanın hayati tehlikesini ortadan kaldırabilirsek ki tam tamına -başımı kaldırıp tepemizdeki saate baktım- neredeyse altı saatti bunun için uğraşıyorduk, bundan sonrası tam bir puzzle oyunuydu. Ortopedi kadının kırılan kemiklerini kaslarını keserek ortaya çıkarak ve onları eski düz hallerine getirmek için çiviler ve vidalar kullanacaktı. Tabi tıbbi olanlardan bahsediyorum.

Korel'in yüzü tamamen hastaya eğikti ama kaşlarının sözlerimle çatıldığını gördüm.

"Yine de iyi gidiyor hiç arrest olmadı." (Arrest: Kalp durması)

STERİL DUYGULAR (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin