Suyu kapatıp da havluyu bedenime sararken, hatıralarımdaki o cümle varlığını yeniden vurgulayarak derinliklerimde çınladı. Ben birbirimizi bulduğuma inandığımda kaybetmiştim ve bu olabilecek en zalim şekilde olmuştu. Bulutların üzerindeyken yere çakılmak ama tüm acılara rağmen ölemeyip o acıyla birlikte hayatta kalmak... Acıyla baş edip, onu yenip yeniden o ateşe düşmek istemiyordum. Bir kere daha yere çakılmayı ne ruhum ne de bedenim kaldıramazdı. Üzerime buraya gelirken getirdiğim yazlık, kısa beyaz keten elbisemi giyip, ayağıma da beyaz spor ayakkabılar geçirip aşağı indim. Dün akşam yemek yeyip seviştiğimiz salon boştu, kokuları takip ederek mutfağın açıldığı arka kapıya yöneldim.
Özgür tam da o an masaya çatal bıçakları koyuyordu ki bu da geçmiş bir zaman diliminde geleceğe dair hayal ettiğim bir manzaraydı. Yine araya giren acılar olmasaydı diye düşünmeden edemedim, yüzüm istemsizce hatıralarla gölgelenirken ben onun gibi geçmişi birkaç günlüğüne dahi kapatamadığımı fark etmiştim. En az Özgür kadar istiyordum bunu ama bir şekilde hafızama dolan anılar anı yaşamam ket vuruyordu ya da babaannemle yaptığım telefon görüşmesi tetiklemişti zihnimi...
Özgür bana döndüğünde, kapı pervazına dayanarak kollarını önünde kavuşturmuş ve ona bakan düşünceli bakışlarımla karşılaştığında bir an duraksadı.
"İyi misin canım?"
Başımı sallayarak gülümsemeye çalıştım ama ortaya çıkanın zoraki bir tebessüm olduğunu ifadesinde görebiliyordum. Çatılan kaşlarıyla bana doğru yürürken uzanıp kollarımı çözdü ve ellerimi ellerinin arasına alıp gözlerini yüzüme indirdi.
"Ne oldu?" diye sordu.
"Babanneme ağvada bir arkadaşımla beraberim dedim ve muhtemelen yakın zamanda ona bunu açıklamam gerekecek."
"Ve beni eskisi kadar sevmiyor."
Ona dik dik bakıp gözlerimi devirirken ellerindeki ellerimi çektim. Elleri boşta kalınca kısa bir süre havada kaldı, gözlerindeki hüzün göğsümün tam ortasına bir örs gibi oturdu.
"Neden acaba?"
İstemsizce aksileşen sesime aldırmadı, uzanıp yeniden ellerimi tutup beni gözlerine bakmam için kendine doğru çekti.
"Sana söz veriyorum halledeceğim, kendimi babaannene affettireceğim söz veriyorum."
Başımı iki yana salladım, elimi yeniden çeksem de bu sefer bırakmadı.
"İnan bana, lütfen."
Yakarışı ruhuma saplanırken silkelenerek sıkkın bir nefes aldım.
"Nasıl yapacaksın?" Gözlerindeki kararlılık demir gibi sağlam duruyordu. Olabildiğince ciddi bir sesle "Sadece bana bırak." Dediğinde iç çekerek gözlerimi kaçırdım, elimi bırakıp yüzümü kavradı ve gözlerimi yeniden gözlerine çevirdi.
"Delâl, ne pahasına olursa olsun seni bırakmayacağım. On üç sene önce de sana aşıktım, yine sana aşığım. Onlarca kere kaybedeyim, sen onlarca kere değiştir kendini ben bu gözleri bu kokuyu bu teni bulur gene âşık olurum. O yüzden bana güven, lütfen."
"Geçmişi değiştiremediğin sürece-"
Sertçe beni kendine yeniden çekip omuzlarımı kavradı.
"Delâl." Adım sesinde yankılanıp yüzüme çarptı. Gözlerinde inanılmaz bir ateş vardı, ilk defa gördüğüm ve ilk defa tedirgin olduğum bir ateş...
"Bu bir savunma olsun istemedim diye hiç söylemedim, kendimi savunmak istemedim, savunulacak tek bir yanım dahi yok ama o gece olanlar sana yemin ederim önceden planladığım bir şey değildi. Aleyna o kürsüye senin günlüğünde çıkana kadar o günlüğün sana ait olduğunu bilmiyordum. Durduramadım evet, herkes gülerken elini tutup çıkmalıydım evet, Poyraz Aleyna'na ya engel olmak için elektriği kesene kadar orada öylece dikilmemeliydim, peşinden gelmeliydim ama ben senin hislerini değil kendi durumumu düşündüm evet! Babamla yüzleşirken, senin oğlun böyle rezil ve layık olduğun çocuk tam da bu diye gözüne sokarsam içim soğur sandım o an evet ve bencilceydi evet."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STERİL DUYGULAR (tamamlandı)
Romantik(!!!Bu kitap +18 içerikleri olan bir kitaptır.) Delâl ilk aşkının hayatının en büyük hatası olduğunu anladığında henüz on sekizine yeni basmıştır. Anne babasının dahi ona el vermediği bu hayatta tuttuğu elin onu ölümün kıyısına götürmesiyle, kırılga...