***

22.1K 1.7K 276
                                    




ÖZGÜR

Gün aydınlanmıştı ve ben hala Delâl'in beni bıraktığı yerdeydim. Bir santim bile değişmemişti konumum, alnıma düşen saç tutamım bile oynamamıştı, gözümü kırpmış mıydım ya da hala hayatta mıydım onu bile bilmiyordum ki zeminle bütünleşen tenim acımaya başladığından gerçeklik zihnimin çarklarının arasında titredi. Onu öpmüştüm ve o da karşılık vermişti. Kokusu hâlâ burnumdaydı ve dudaklarım yanıyordu. Kalbimi hiç hesaba katmıyordum, bu bir panik atak olmasa da kalbimi deli gibi dövüyor, kanımı damarlarımda coşturuyordu. Bir insanın nefretine bile minnettar olabilir miydiniz, ben minnettardım. Onu bana getirdiği için öfkesine, hesaplaşma isteğine... Sözleri zihnimde yankılandı ve başka bir gerçeklik ham bir ağırlıkla göğsümün üzerinde yayıldı.

Gidecekti... Benimle hesaplaşması bittiğinde!

On üç yıl süren o korkunç yokluğu yeniden yaşamamın imkânı yoktu. Hayat o yokken sadece rutinleşmiş mecburi yaşamsal aktiviteleri yerine getirmekten ibaretti. Birileri ile öpüşmüş, birileri ile sevişmiş, birilerini bir şekilde hayatıma dahil etmeye devam etmiştim. Ama ne onun arkadaşlığının saf güvenini ne de teslimiyetimin sorgusuzluğuna erişebilmiştim. Bir tür lanet tarafından alıkonulmuştum sanki...

Gitmesine izin vermek, intihara kalkışmakla eş değerdi benim için.

Benimle hesaplaşmasının, ben ölmeden evvel bitemeyeceğini ona göstermeliydim. Beni onlarca parçaya ayırsa da kalan en ufak zerremle dahi ona tutunmaya devam edeceğimi ve eğer bir gün iyileşebilirsem bunu sadece onun yapabileceğini de ona ispat edecektim.

Onu hep sevdiğimi ona ispat edecektim.

Kapı çalınca irkildim, uyuşan bedenimi güçlükle doğrulturken gelen kişinin o olmasını dilesem de içimdeki ses onun olmadığını söylüyordu. Sarhoş gibi sendelediğim birkaç adımdan sonra toparlasam da dışardan bakan birinin karşısında gördüğü tabloyu, geceden kalma serseri bir adama yoracağı kesindi. Gelen kişinin annem ya da babam olmamasını dilerken üçüncü kez çalan kapımı bıkkın bir sertlikte açtım.

Aleyna burnunun ucuna indirdiği gözlüklerin ardındaki koyu gözleri ve beğenmez bir kıvrılışla buruşmuş dudaklarıyla beni baştan aşağı süzerken ifadesindeki abartı için çaba gösterdiği an beyan ortadaydı. Poyraz onu geçerek eve girerken elinin tersiyle karnıma vurup ağzındaki sakızı, yüksek sesle şişirip patlatarak eve girdi.

"Kahve demlemedin mi ahbap?"

Ona cevap vermek yerine hala kapımın önünde dikilen Aleyna'ya baktım. Bir davet bekliyor gibiydi ama yıllardır görüşmüyor olmamıza rağmen duyduğu gereksiz rahatlıktan rahatsız olduğumu da anlamış gibiydi. İfadesi gerilmişti.

"Selam." Tereddütlü sesine karşın soğuk bir ses ve ciddi ifademi esnetmeden "Selam." Dediğimde iç çekti.

"Beni içeri davet etmeyecek misin?"

Kapının yanında çekildim ve ona alan açtığımda içeri süzüldü.

Yüksek topukluların üzerinde salınıp hemen Poyraz'ın önündeki ada tezgâha yaslı yüksek ayaklı sandalyelere oturdu. Poyraz makinenin haznesinden aldığı üç kupa kahveyi sıra sıra tezgâha bırakırken "Bu kız dün gece Amerika'dan dönmüş. Boşanmış olmak nasıl hissettiriyor yavru kuş?" diye sordu Poyraz. Tüm lise hayatı boyunca Aleyna'ya platonik bir şekilde âşık olsa da bunu hepimiz biliyorduk. Bu yavru kuş lakabının ise köklü bir geçmişi vardı. Alyena omuzlarını silkti. Kahvesini dudaklarına götürürken bardağının üzerinden bana bacak bir bakış attı.

"Bir koca seneyi çöp etmiş gibi hissettiriyor."

"Sahi niye boşadın herifi, neydi adı Jackson mu?"

STERİL DUYGULAR (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin