***

20.4K 1.7K 191
                                    




Hastanenin yönetim katında bulunan başhekim odasında, ameliyathane ekibimizin her bir ferdi bir köşede aynı sohbet konusunun odağındaydık. Pastalarımızı, böreklerimizi ve asla bu saatte yememiz gereken kalori ağırlıklı ne varsa tüketmeye ant içmiş gibi tabaklarımızı tırtıklarken herkesin keyfi yerindeydi. Özgür'ü tekrar görmemiştim, bize ters ters baktıktan sonra ortadan kaybolmuştu, Menfez beyden aldığımız tebriklerden sonra onu da tekrar görmemiştik ki bundan asla şikayetçi olduğumuz da söylenemezdi.

            Lakin ifademe yansıtmamayı başarsam da beni rahatsız eden başka bir şey vardı. Dünkü krampın yakın etkisi olduğunu düşünsem de sağ bacağımdaki belirgin ağrıya bugün sağ omzumda ekleniyor gibiydi. İlk uzun süreli ameliyatım değildi, daha uzun daha sıkıntılı ameliyatları tek başıma yapmıştım ama dün geçirdiğim kas spazmının akabinde böyle bir ameliyat gerçekleştirmem elbette kemiklerime kaynamış platinlerin varlığını hatırlatacaktı. Boynumdan omzuma inen kasların çizgilerini hissediyordum. İnce bir elektriklenme vardı ve bacağım uyluk kemiğime doğru kasılıyordu. Korel odanın bir köşesinde Rüya ve bize henüz katılan eşi İhsan Bey ile derin bir konu üzerinde sohbete koyulduğunda telefonda yoğun bakım hemşiresinden Arslan Bey'in durumu ile ilgili bilgi alıyordum. Bir sıkıntı yoktu, vitalleri iyiydi,  bu geceyi sorunsuz atlatırsa ki bunun için önümüzde bir engel yoktu, bundan sonrası çok daha kolay aşılırdı. Sadece birkaç ay kadar düzenli fizik tedavi görmesi gerekiyordu.

            Telefonu kapatıp çantama bırakırken bu sabah yanıma aldığım, sadece çok zorunlu hallerde kullandığım kırmızı reçeteli ağrı kesicilerin olduğu küçük ilaç kutumu açıp sırtımı kalabalığa dönerken hapı hızla dilimin üzerine yerleştirip, masanın üzerine bıraktığım içeceğimle o mucizevi ilacı boğazımdan aşağılara gönderdim. Tek dileğim bir an önce kanıma karışıp en azından eve gidebilecek kadar bedenimi ağrıdan kurtarabilmesiydi.

"Aldolan mıydı o?" soruyla beraber irkilerek arkamı dönerken çantamı kapatmayı başarmıştım.

Korel'in mavi gözlerine yakalanınca dudaklarımı isteksizce kıvırdım.

"Sahiden de iyi bir gözlemcisiniz." Onun da dudakları anında kıvrılmıştı ama ifadesinden gördüğüm şey konuyu değiştirmeyi başaramamış olduğumdu. Başıyla ellerimin arasındaki çantayı işaret etti.

"Kramlar çok sık geliyor mu?"

İç çekerek durumu kabullenirken çantamı başhekimin masasına bıraktım.

"Aslında sık değil ama son zamanlarda taşınma, hastaneye alışma derken biraz ihmal ettim." Anlayışla başını sallarken, geniş ve gösterişli deri koltuğuna uzanıp onu önüme çekti.

"Eve nasıl gideceksiniz?"

Diye sordu ben itiraz etmeden kendimi rahat koltuğuna bırakırken.

"Arabam var."

Öyle mi diye soran alaycıl bakışlarla gülümserken "Kırmızı, spor olan?" diye sordu.

Başımı salladım. "Kırmızı, spor olan."

"Güzel araba ama o tür bir ilacı aldıktan sonra araba kullanılmaması tavsiye edilir."

Bu sefer ben ona öyle mi? Diye alaycıl gözlerle baktım ve ekledim.

"Gerçekten mi?"

Sanki o an doktor olduğumu hatırlamışçasına kıkırdarken masasına yaslanmış, ellerini de kumaş pantolonunun ceplerine sokmuştu. Mavi dar gömleği, atletik vücudunun hatırı sayılır bir zaman dilimini spor salonlarına yatırdığını söylese de buna vakit yaratabiliyor olmasına imrenirken, gömleğinin renk tonunun gözlerini daha da belirginleştirdiğini de inkar edemezdim.

STERİL DUYGULAR (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin