Raf- Deeperise, JabbarDELÂL
Yüzlerce kez zihnimde kurduğum o karşılaşma senaryosu nihayet gerçekleşiyordu hem de asla o yüzlercesinin içinde birine dahi benzemeyecek şekilde. Onunla defalarca kez kafamın içinde yüzleşmiştim bu terapistimin önerisiydi, başlarda sonu hıçkırıklarla ağlarken bitiyordu, zamanla yakıcı bir öfkeyle yastıkları ya da başka eşyaların parçalanmasıyla son buldu ama sonraları bir sessizlik çökmüştü o hayalden öte olmayan tek taraflı hesaplaşmalarıma... Binlerce konuşma yaptım onunla kafamın içinde, defalarca yargıladım defalarca cezalandırdım hepsinin benim kurgum olduğunu bilsem de hislerim o kadar yoğundu ki hep gerçekmiş gibi yaşadım.
Belki de ironik derecede komik kalıyordu on üç senede onlarca başarıya rağmen sırtımdan atamadığım geçmişin ağırlığını taşımak. Belki de absürt görünüyordu. Belki de şey diyordunuz; en büyük intikam unutmaktır! Sahi bunu başarabilen var mı? Unutmayı diyorum, kalbinizin yerinden sökülmesini ya da onurunuzun zalimce ayaklar altına alınmasından veya bir uçurumdan aşağı atılmaktan bahsetmiyorum.
Ben bu hayatta gerçekten sevilebileceğime, benim de değerli bir insan olduğuma dair kendime olan inancımı kaybetmiştim. Kalbiniz kırık kalsa da, sızısına alışabiliyordunuz. Onurunuzu da kurtarmanın yolları vardı, sağlam bir başarı ve yine istikrarlı bir dik duruşlar. Ölümden dönmeyi başardıysanız da insan vücudu kendini yaşamın kıyısında tutabilmek adına iyileşmek için muazzam bir çaba veriyordu ve tıp o kadar ilerlemişti ki bazı işlemlerle anadan doğma pürüzsüz bir cilde ve mankenlerinkiyle yaraşır hatlara sahip olabiliyordunuz. Bunun için de ciddi miktarda para gerekiyordu ki şükür ben bulabilmiştim. Lakin fena olan bunlar değildi. Fena olan bana her yaklaşan insanı potansiyel bir tehlike olarak gördüğüm için elimde olmadan koyduğum o aşılmaz mesafeydi. Babaannemin bekar öleceğim diye ödü kopuyordu, bense evimde beni bekleyen Garfi ile gayet mutlu olduğumu düşünüyordum.
İşte her şey tam da bu noktada devreye giriyordu. Tek bir kötü his geçmişin acılarını kazıyarak hızla gün yüzüne çıkarıyordu. Ben beni bu hayatta Garfi'den ve babaannemden başka gerçekten çıkarsızca sevebilecek bir canlının olduğuna katiyen inanmıyordum.
O inançsızlıkla boğazım yanıyordu ve nefesim lav olup genzimi yakıyordu. İfademe takındığım soğukluğun ardında, dehşet dolu gerçek zihnimin tamamını işgal altındaydı.
13 yıl! Bir yılını koltuk değnekleri ve onlarca ameliyatla geçirip, fiziki türlü türlü acıları zirvelerde yaşarken, içimdeki sızının tenimdeki sızıyı değersiz bırakması da hayatın cilvesiydi benim için. Ama şimdi karşımdaydı, kalbim sıkışsa da -bundan nefret ettim- dümdüz bir ifadeyle onu geçip yerime otururken üzerimdeki yoğun bakışlarını, şaşkınlığını ve şok içinde olduğunu umursamamaya çalıştım.
"Şikâyetiniz nedir?" diye sordum robotik bir sesle. Oysa içimdeki genç kız çığlıklar eşliğinde haykırıyordu. "Neden ben?"
Masama doğru birkaç sarsak adım atıp avuçlarını masaya bastırdı. Gözlerim kısa bir an ellerine kaydı. Bir zamanlar çok sevdiğim ellerine, bronzlaşmıştı ve damarları belirgindi, parmakları düzgündü ve kemikleri de fazlasıyla belirgindi... Hatıralarımdaki gibi. Yavaşça arkama yaslanıp rengi atan yüzüne baktım. Lanet herif artık daha yakışıklıydı ve erkeksi yüzünün kendine has bir simetrisi ve uyumu vardı. Seneler ona kazandırmıştı bu canımı sıktı.
"Delâl?" diye sordu. Adımı sesinden yeniden işitmek sarsıcıydı. Gözlerim kısıldı, duygularımı tersine çevirip gülümsememek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Kabul etmeliyim ki bu kadar çabuk tanımasını beklemiyordum. Hayallerimde hep biri bizi tanıştırıyordu ve Özgür bey tam o anda şok oluyordu, her neyse...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STERİL DUYGULAR (tamamlandı)
Romance(!!!Bu kitap +18 içerikleri olan bir kitaptır.) Delâl ilk aşkının hayatının en büyük hatası olduğunu anladığında henüz on sekizine yeni basmıştır. Anne babasının dahi ona el vermediği bu hayatta tuttuğu elin onu ölümün kıyısına götürmesiyle, kırılga...