***

21.5K 1.5K 93
                                    




         Başta Garfi'yi yardımcıma emanet etmeyi düşünsem de bu kararımdan hızla vazgeçtim. Onu taşıma kutusuna koyduktan sonra yanıma seyyar tuvaleti ile bize üç dört gün yetecek kadar mama ve kum aldığımda bir değil artık iki valiz bir de Garfi ile Özgür'ün kapısının önündeydim. Kapıyı daha ilk çalışımda açtı, üzerinde o kaslarını ortaya seren thşörtü yoktu. Daha kötüsü vardı.

Polo yaka, saçları kadar koyu siyahlıkta bir thşört vardı ve yakası boynundan inip göğüs kaslarını sertçe bölen parmak çizgiyi ortaya seriyordu. Gür saçlarını hafifçe arkaya atmıştı, sinekkaydı tıraşı bana lise zamanlarını anımsatmak yerine ne kadar yakışıklı bir erkek olduğunu gösterircesine açılı yüzünün belirgin hatlarını ortaya çıkarmıştı. Kadınlar böyle pürüzsüz bir cilde sahip olmak için kişisel bakım ürünlerine tonlarca para dökerken Özgür'ün muhtemelen cildine tek kullandığı şey olan traş losyonunun kokusu burnuma dolarak, onun da kozmetiğe yüksek meblağlar döktüğünü sessizce itiraf ediyordu. Pantolonu klasik ve spor kesim arasında bir dikimle tasarlanmış koyu ketendendi. Her zaman zevkli ve kendine yakışanı bulan bir yetişkin olacağı ise ta lise zamanlarından belliydi ki o zaman dahi, okuldaki tüm diğer erkeklerin a'dan z'ye taklit ettiği birinci isimdi. Aldığı beyzbol şapkasını bir iki gün sonra herkeste görürdünüz tabi sadece bütçesi yetenlerde. Kullandığı kalemler bile dünya para olan, kızların hayallerini süsleyen yakışıklı bir prensti Özgür. Aşkından yataklara düşenler, çantasına gizli aşk mektupları bırakanlar, isminin baş harfini çaresiz ve mazoşistçe tenine kazıyanlar...

Benim zihnim geçmişin şimdiyle bağdaştırırken Özgür'ün gülen yüzü elimdeki kafese inerken hafiften soldu.

"Garfi mi o?" diye sordu cevabını bildiği sorunun getirdiği düş kırıklığı sesine yansıdığında gülümsedim.

"Ah evet."

Kapıyı ardına kadar açıp geri çekildi.

"Bakacak kimse yoksa anneme bırakabiliriz?" diye önerdi ben içeri geçerken. Burnuma dolan lezzetli kokularla gözlerim amerken mutfağın geniş ada tezgahına kayarken başımı iki yana salladım. Özgür çantaları kapıda kendi tek valizinin yanına koyuyordu.

"Huysuzlaşır yabancı insanların yanında."

"Dedemin de bir kedisi var." Dedi anında "Bir iki ay oluyor, çok sıkılıyor demişti, belki iyi anlaşırlar."

Omzumun üzerinden ona dönerken gözlerim muzipçe kısıldı.

"Ne o seni tırmalar diye mi korkuyorsun?" diye sorduğumda kıkırdadı.

"Hayır, doğal bir ortama gidiyoruz." Dedi ve tezgâhın arkasına geçip içinde rengarenk bir sıvı olan iki bardağı da hazırladığı yiyeceklerin yanına bıraktı. Bunu söylemekten hiç hoşlanmasam da kahvaltının sırf görüntüsünü bile sadece kafeinin dolaştığı midemi heyecanlandırmaya yetmişti.

Ben Garfi'nin kafesini yere indirip kapısını açarken Özgür devam etti. Sesi sakindi, gerçekten de kendini değil de onu düşünüyor gibiydi. Kafesi ardına kadar açıp başımı eğdim ve Garfi ile göz göze geldiğimizde gülümsedim. Onu çıkmaya zorlamayacaktım, kendisi çıkıp keşif yapmak isteyene kadar orada kalabilirdi.

"Kuş seslerine heyecanlanıp kaçabilir, bir ağaca ya da çatıya çıkıp bir yerini kırabilir belki de boğazına bir fare takılır-"

"Ay yeter." Diye çıkıştım ayağa kalkarken. Anlattığı felaket senaryoları bir bir zihnimde canlanıp kalbimi sıkıştırmıştı.

Özgür gülümserken ellerini havaya kaldırdı. Bir elinde çatal bıçak diğerinde de peçeteler vardı. Böyle resmini çekmek isterdim, neden bilmem ama ölümsüz olması gerektiğini düşündüğüm bir andı. Belki de lisede ona hayran olan kızlara gizemli bir e posta gidebilirdi. Neyse...

STERİL DUYGULAR (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin