Bölüm 1.

3.7K 145 57
                                    

Bölüm 1 | Uzun zaman sonra tekrardan.

Günümüz

Hayat oldukça adaletsiz ve acımasızdı, değil mi? Yaşanan güzel anılar, geçmişte kalıyordu. Birlikte bir ömür geçireceğim dediğiniz insan bile geçmişinizde, bir yerlerde kalıp, yok olup gidiyordu. Ama bazı insanlar vardı. Seneler değil, birkaç hayat geçse bile unutmayacağınız, vazgeçemeyeceğiniz insanlar.

Benim de hayatımda bir zamanlar öyle birisi vardı. Aşkından öldüğüm, hatta kesin bir şekilde 'ben bununla evlenirim ya' dediğim birisi. Ama hayat her zamanki gibi lafını söylemişti. Onunla düşündüğüm her şey yerle bir olmuştu.

Ama en çok acıtan şey de, bunun sebebinin ben olmasıydı. Hayatın sillesiydi, kaderdi diyerek geçiştirmek kolay olurdu. Ama bu büyük, toparlanamaz ayrılığın sebebi olmak, asla kendini affedememek en berbat olanıydı.

Onu seviyor muydum hâlâ? Kesinlikle. Özlüyor muyum? Çok fazla. Ama birlikte olacağımıza dair, beni affedeceğine dair umudum var mı? Kesinlikle yoktu.

Ben onu tanıyordum. Hem de çok iyi tanıyordum onu. Onun için güven camdan bir bardak gibidir. Bir kere kırıldı mı bir daha asla telafi edilemezdi. Bunun için bir şey diyemiyordum. Bunu hak etmiştim.

Sessiz bir şekilde yolculuğa devam ederken sürücü koltuğunda oturmuş olan Ahmet ağabey, "Balın hanım, sizi dışarıda bekleyeyim mi yoksa gidip, birkaç saat sonra geleyim mi?" diye sordu.

Düşüncelerimden uzaklaşarak, "Beklemene gerek yok Ahmet ağabey. Eve gidersin, çıkmadan yarım saat önce ben seni ararım." dedim.

Kafasını sallayarak sessiz kaldı. Fakat bakışlarının dikiz aynasından bana kaydığını hissedebiliyordum. Onun da aklındaki kişi benimkiyle aynıydı. O da onun oraya gelip, gelmeyeceğini düşünüyordu.

Aslında ben ne liseye, ne de üniversiteye onunla gitmiştim. Bu mezuniyet toplantısı da benim değil, onundu. Fakat onun arkadaşlarıyla olan yakınlığım sağ olsun benim de her sene bu toplantıya çağrılmama sebep oluyordu. Ben her sene onlarla bu toplantıya geliyordum.

Fakat o olaydan sonra ve biz ayrıldıktan sonra ben gelsem bile artık o gelmemeye başlamıştı. Benim de ona ulaşmama izin vermiyordu. Elimden geldiğince onunla tekrardan birlikte olmak, beni affetmesi için uğraşsam bile asla olmamıştı.

O yüzden ben de gitmesine izin verdim. Doğrusu bunu istememiştim ama onun istediği buydu. Hâlâ beni seviyor olsa da, artık yanımda kalamıyordu.

Derin bir nefes alarak pencereden dışarıyı izlemeye devam ettim. Sesli iç çekişimi duyan Ahmet ağabey, "Balın hanım, o da gelecek mi bu sene?" diye sordu.

Her sene ikimiz de bunu umuyorduk. Ama olmuyordu. Umutla gittiğimiz her seferde eli boş dönüyorduk. Şu anda yurt dışında yaşıyordu, on senedir oradaydı. On sene boyunca da bu toplantıya gelmeme sebebi bu değildi tabii ki. Bendim. Benim de orada olacağımı biliyordu.

Omuz silkerken, "Bilmiyorum Ahmet ağabey. Muhtemelen gelmeyecektir." dedim cevap olarak.

Onun da suratı asılmıştı. Ahmet ağabey benim için resmen bir baba gibiydi. Babamın en güvendiği adamlardandı ve beni de kendi kızı gibi severdi. Ama onu da çok severdi. Eskiden çok mutlu bir ilişkimiz vardı. Hatta ikimiz de ileri bir gelecekte evleneceğimizden emindik.

Bir sürelik sessizlikten sonra, "Peki küçük hanım Nasrın'ı ne yapalım? Okuldan sonra eve mi götüreyim yoksa Begüm hanımlara mı?" diye sormuştu.

My first love | [G×G]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin