Bölüm 28 | Hiç peşini bırakmayacak bir pişmanlık
Geçmiş-10 sene önce🍃
Balın'dan
Doktorun odasında otururken bacaklarımı sallayıp durmaya devam ediyordum. İçimde bir gerginlik, bir korku vardı. Uzun zamandır devam eden mide bulantısı, kusma ve iştahsızlık sonrası Ahmet ağabey ve Bayin sonunda beni hastaneye götürmüşlerdi zorla.
Fakat içimdeki korku o kadar büyüktü ki, buraya gelmemek için elimden geldiği kadar direnmiştim. Şimdiyse artık kaçış yoktu. Ölümü bekleyen kurbanlık koyun gibi oturmuş, bekliyordum.
İçimde bir yerde yükselen bir ses kalkıp gitmemi, bu haberi duymamam gerektiğini söylüyordu. Ama sürekli içimde büyüyen bir endişeyi de yok etmem için bu sonucu öğrenmem gerekiyordu.
Gerginlikle nefes alıp, elimi yüzümde gezdirdim. Geçen her saniyede sanki kalp atışlarım daha da hızlanıyor, onun dışında başka bir şey duymama izin vermiyordu.
Kafamı geriye atıp, gözlerimi kapattığım anda kapı açılmıştı. Hızla kafamı kaldırıp doktora baktım. Doktor Mesut elindeki kağıtlara bakarak içeri girmişti. Gözleri koltukta oturmuş, gerginlik ona bakan beni görmüştü.
Kısa bir süre bana baktıktan sonra bakışlarını tekrardan elindeki dosyaya çevirdi. Yakınlaşıp, masasına otururken, "Tebrikler Balın hanım, hamilesiniz. Hem de 2 aylık." dedi.
Bu haber kulaklarıma vardığı anda yüksek sesli bir çınlama sesi sardı etrafımı. Bundan başka bir şey algılamıyor, duymuyor, görmüyordum. Bu ses beynime öyle yayılmıştı ki, neredeyse sağır olacaktım. Ona arka fon müziği gibi eşlik eden kalp atışlarım da midemi bulandırmaya, başımı döndürmeye başlamıştı.
Bir süre öylece donup kaldım. Sonunda kendime gelebildiğimde, "Bu.. ben. Tedavinin başarılı olup olmadığını anlamak mümkün mü?" diye sorabilirdim zar zor.
Doktor bey dudaklarını üzgün bir şekilde salarak kafasını iki yana salladı. Elindeki dosyaya bakarak, "Maalesef Balın hanım. Bunu öğrenmek mümkün değil, fakat çocuğun Asrın hanımdan olup olmadığını öğrenmenin bir yolu var." dedi.
O bunu dediğinde heyecanla kafamı salladım devam etmesi için. Bakışlarını dosyadan kaldırıp, bana çevirirken, "Birlikte olduğunuz o adam. Ondan bir DNA örneği getirirseniz ben çocuk için bir test yapabilirim." demişti.
O adamı o günden sonra hiç görmemiştim. Fakat mesele buysa illa ki onu görmek demek olsa bile giderdim. Bu yüzden doktora kafamı sallayarak, "Tamam, tamam, ben örneği alıp size getireceğim doktor." dedim ve ayağa kalktım.
Doktorun odasından çıkarak yavaşça merdivenlere doğru ilerledim. Buna kararlı olsam bile içimdeki endişe ve korkuya engel olamıyordum. Sürekli beni ele geçiriyordu. Ya ondan değilse? Ya o adamdansa düşünceleri kalbimi ezip geçiyordu. Ne kadar kendime iyi düşün desem de, aklımın bir köşesinde hâlâ bu iğrenç olasılık vardı.
Her şeyi mahvettim. Bizi, beni, kendimi. Elimde olan her şey yok oldu bir gecede. İlişkim, aşkım, sevdiğim kadın, ben. Her şey dağıldı. Geriye yıkık bir ben kaldı sadece. Ne kalka biliyorum, ne de toparlana. Sürekli harabe gibiyim. Onsuzlukta boğulup gidiyordum.
Onsuz yaşayamam diyordum ama şimdiden o gideli iki ay olmuştu. Sesini duymayalı, yüzünü görmeyeli koskoca iki ay. Ölüm gibi geçen, artık yaşıyormuş gibi hissettirmeyen iki ay.