Bölüm 23 | Hangi mum yanar ki yatsıya kadar?
Günümüz-20 sene sonra
Günler birbirinin ardınca akıp gidiyordu. Burada olmak, kızımla vakit geçirmek ona olan özlemimi giderir, unuturum diyordum ama hayır görmediğim her anda özlemim daha da büyüyor, kalbimde delik açıyordu resmen.
Aysun ile yaşanan o garip ve can sıkıcı durum da beni rahatsız ediyordu. Baktığım her kadında ondan bir parça aramaktan yorulmuştum. Sürekli ondan kaçarken, o benden uzaklaşırken nasıl her kadında onu bulmak istiyorum ki? Aynı zamanda bunu istemeden yapıyorum.
Onu hiçbir zaman farklı bir kadının gözünde aramak istemedim. Baktığım hiçbir kadın benim için bir Asrın değildi, olamazdı. Ama o kadınlarda Asrın ile benzer herhangi bir şey bulduğumda beni nedense heyecanlandırıyordu.
Belki de aşkla birlikte alışkanlık vardı vücudumda. Her zerresini, vücudunun her kısmın ezbere bildiğim insan dışında başkası olmuyordu.
Bu kadar severken ayrı olmak canımı yakıyordu. Hayattaydım ama yaşamıyordum. Bana öğrettiği şeylerden birisi de yaşamak demek sadece hayatta kalmak demek değildir olmuştu. Ne kadar çok şey öğretmişti bana. Eğer o hayatımda olmasaydı ben şimdiki ben olabilir miydim?
Kesinlikle hayır. O olmasaydı ben şimdiki ben olamazdım. Ben onunla büyüdüm, onunla olgunlaştım. Beni ben yapan her şeyi o verdi bana.
Şimdiyse ikimiz de farklı yerlerdeydik. O hâlâ Türkiye'de, bense bir ada'da, eskiden annemin bana hamileyken yaşadığı otel benzeri bir villada. Gerçi benzeri değil, otel işte. Burayı işe açmadan önce nedense Asrın'dan fikir almak istiyordum, fakat sorsam bile bir şey demeyecek gibiydi.
Gerçi, onu aramaya da cesaretim yok. Buradan ilk gittiğinde bile beni bu kadar açık şekilde hayatından kovmamıştı. O zamanlar o evi, arabaları, fotoğrafları bırakmamıştı. Kendisiyle birlikte bizi de götürmüştü aslında. Her ne kadar beni geride bıraksa da. Ama şimdi sadece beni değil, bizi de arkasında bırakıyordu.
Belki de haklıydı. Buraya gelmemeliydi.
Varlığı kalbimi yokluğundan daha çok acıtıyordu artık.
Her zaman benden nefret etse de, yakınlarda dursun, sesini duyayım, yüzünü göreyim diyordum. Fakat şimdi bunun yokluğuna alışmaktan daha zor olduğunu fark ediyordum. Sevdiğiniz birinin gözlerinde nefretle size bakması, size uzak olmasından daha kötüydü.
Haklılardı. Ayrılık ölümden beter derlerdi de inanmazdım. Artık bu duygular beni üzmekle yetinmiyor, aynı zamanda çelişkiler yaratıyordu kalbimde, düşüncelerimde.
Doğru diyordun Asrın. Birini bu kadar sevmek iyi bir şey değil. Hatta birisini bu kadar sevmek yasaklanmalı. Ama kime diyorum ki? Onu sevmeden kendimi de düşünemiyordum.
Derin bir nefes aldığımda koşar adımlarla bana doğru gelen birisini duydum. Kafamı çevirdiğimde Nasrın geniş gülümsemeyle önünde duruyordu.
Onu gördüğüm anda dudaklarıma gülümseme kondu. Bütün karanlık anlarımın içinde ışık gibi parlayan o'ydu sadece. Ne zaman karanlığa düşsen ışığa bak derlerdi. Benim ışığım, umudum, her şeyim o olmuştu.