Bölüm 34 | Miras
Günümüz-20 sene sonra
Asrın'dan
Rahat uykumu bölen güneşle gözlerimi açmıştım. Fakat bu sefer her zamankinden daha farklıydı. Eskisi gibi hissettiren bir şey vardı. Kollarımın arasında uyuyan, kokusu tüm vücudumu ve odayı saran kadın. Seneler sonra dejavu gibi hissettiren o şey. Tekrardan onun kollarımın arasında uyuyor olması.
O kadar uzun zaman önceydi ki bu. Şimdi tekrardan bu anı yaşıyordum. Ama sanki hiç ayrılmamışız gibi, her zaman berabermişiz gibi hissettiriyordu. Kalbimi hızlandırma, vücudumu rahatlatma şekli o zamankiyle aynıydı.
Soğuk olduğu için bana sokulması, kafasını göğsüme gömmesi, kollarını bir koala gibi vücuduma sarması-hepsi aynıydı.
Onsuz geçirdiğim seneler boyunca daha iyi anlamıştım. Bir insanı gerçekten çok seviyorsanız, ne olursa olsun onu unutmazsınız. Gözden ırak gönülden de ıraktır lafı veya göz görmezse kalp unutur şekilde ifadeler doğru değildir. Eğer kalp seviyorsa, asla unutulmaz.
Belki de bu yüzden bu dünyadaki en güçlü duygular aşk ve nefrettir. Çünkü, birisini ne kadar çok seversen, o kadar çok nefret edersin. Aslında duyduğun nefret, çoğu zaman ona hissettiğin sevgidir. Birbirinin zıttı olan bu duygular aslında birbirinin yansımasıdır.
Kollarımda hareket ettiğinde bakışlarım ona çevirildi. Dudaklarıma bir gülümseme konarken, kalbime sıcak, bal gibi tatlı bir his yayıldı. Yüzümü saçlarının arasına gömerek kokusunu içime çektim ve ona, "Uyanman gerek artık uykucu." diye fısıldadım.
İnleyip, yüzünü daha çok göğsüme bastırırken, "Hâlâ uykum var, uyanmak istemiyorum." diye mırıldandı.
Gülüp saçlarını okşarken, "Tamam, o zaman sen uyumaya devam et, ben de kahvaltı hazırlayayım, olur mu?" diye sordum.
Birkaç saniye durduktan sonra bana daha sıkı sarılıp, kafasını iki yana sallayarak, "Hayır, sen de benimle birlikte uyu." diye mızmızlandı çocuk gibi.
Kalbimdeki mutluluk daha da yükselirken, "Çok isterdim bunu, fakat yapmam gereken şeyler var. Senin de öyle. Bu yüzden kalkmak zorundayız." diye mırıldandım.
Kafasını göğsümden kaldırıp, "Ne yapmam gerekiyor? Ayrıca senin ne yapman gerekiyor?" diye sordu.
Derin bir nefes alırken biraz doğruldum. Sırtımı yatak başlığına yaslayarak bakışlarımı ona çevirdim. O da oturur bir pozisyon aldığında, "Miras konusu tabii ki. Ağabeyinin sana verdiği mirasla bağlı kağıdı avukata vermen gerekiyor. Aynı zamanda bir şey de söylemem gerek." dedim.
Devam etmem için kafasını hafifçe salladı. Bakışlarımı ondan kaçırarak, "Baban bana 25% gibi bir şey olsan hisse verdi. Seni oradan uzaklaştırıp, bakmam için." diye söyledim.
Bunu duyduğunda gözlerinin genişlediğini gördüm. Fakat hemen durumu düzeltmek için, "Tabii ki kabul etmedim. Ama madem işler bu kadar değişti sana sormak istiyorum. Bunu kabul etmemi istiyor musun?" diye sordum.
Kafasını indirirken bakışlarını kucağında birleştirdiği ellerine çevirip, "Bilmiyorum, bana neden daha önce söylemedin?" diye karşılık verdi.
Uzanıp elini tutarken, "Gerçekten kabul etmek gibi bir düşüncem yoktu. Bu yüzden de söyleme gereği duymadım. Fakat şimdi işler değişti. Kardeşler birbirileri için savaşıyorlar. Hisseleri ben almazsam, senin üzerine düşecekler." diye cevap verdim.