Bölüm 7 | Sevilmeyen eski bir 'arkadaş'
Günümüz-20 sene sonra
Arabada şirkete doğru giderken ortamda boğucu sessizlik vardı. Geçen her günde kalbim daha çok kırılıyor, parçalara ayrılıyordu. Buraya dönmesine bağladığım umutları yok etmeye yeminliydi sanki. Beni yerle yeksan etmeye gelmiş gibiydi.
Ben acı çekmiyor muyum? Pişman değil miyim? Yemin ederim elimde olsa zaman makinesi icat eder, o güne gider ve her şeyi değiştirirdim.
Hatta elimde olsa, o iğrenç seneyi yok edip, tarihten silerdim. O senenin hiç yaşanmamış olması için her şeyimi verirdim. Eğer o sene olmasaydı, her şey iyi olurdu. Biz iyi olurduk, birlikte olurduk. Araya zamanlar girmezdi. Derin bir nefes alarak kafamı geriye doğru attım. Önüme düşen pembe saçımı üfleyerek geriye ittim.
Üzerimde bir çift göz hissettiğimde kafamı kaldırıp Ahmet ağabey'e baktım. Dikiz aynasından bana bakıyordu. Sanki bir şey demek istiyordu, ama bundan emin değil gibiydi.
Dikiz aynasından ona bakarak, "Söyle Ahmet ağabey." dedim.
Gözlerini yola çevirirken derin bir nefes alıp, "Geçen gördüğüm kişi gerçekten de Asrın mıydı?" diye sordu.
Bakışlarındaki, hareketlerindeki, konuşmasındaki soğukluk, uzaklıktan bahsediyordu. İkimiz de Asrın'ı en son on sene önce görmüştük. Bu on senede o kadar çok değişmişti ki, yabancılığı kalbimi eziyordu.
Yutkunup, "Evet, o'ydu Ahmet ağabey." dedim sadece.
Üzgün bir iç çekip, "On sene uzun bir süre biliyorum, çok şey yaşadı bunu da biliyorum ama onu böyle görmek ne bileyim.." diye mırıldandı.
Buruk bir gülümsemeyle, "Garip, boğucu, değil mi?" dedim.
Hafifçe kafasını salladı. İkimiz de alışık değildik onu böyle görmeye. Eski neşesi, utangaçlığı, parlayan gözleri hiçbir şey yoktu. Asrın'ı Asrın yapan ne kalmıştı ki geriye? Sevgisi? Artık bundan bile emin değilim.
Bakışlarımı pencereden dışarı çevirirken, "Kendisini baştan yaratmış gibi, değil mi Ahmet ağabey?" diye sordum.
Birkaç saniye sessiz kalan Ahmet ağabey, "insan kendisini baştan yaratabilir mi Balın hanım?" diye karşılık verdi.
Pencereyi aşağı indirirken, "Bilmiyorum, artık onu tanıyamıyorum. O on sene önce aşık olduğum, sevdiğim insan değil." dedim.
Dikiz aynasından tekrar bana bakan Ahmet ağabey, "Peki, bu sizin duygularınızı değiştiriyor mu? Karşınızdaki insanı tanımıyor gibi hissetmek sizin duygularınızı bitiriyor mu?" diye sordu.
Dudaklarım yukarı doğru kıvrılırken, "Aşktan vazgeçmek bu kadar kolay mı? Keşke öyle olsaydı. Onu sevmek kalbimi bu kadar acıtmazdı belki." dedim.
Ahmet ağabey gülüp, "Ona olan duygularınızı yok etmek seçeneğiniz olsa bile, bunu yapacağınızı düşünmüyorum." dedi.
Ben de gülüp, "Doğru, ne kadar canımı yaksa da, onu sevmek benim bir parçam." dedim. Aklıma Asrın'ın seneler önce bana dediği cümle geldi. Gülümsemeye devam ederken, "Zihnimde, anılarımda ne kadar geriye gidersem gideyim, tek hatırladığım şey onu ne kadar çok sevdiğim." diye ekledim.
Ahmet ağabey gülümseyerek, "Çok uzun zamandır bir birinizi seviyorsunuz, normal." dedi.
Seviyor muyuz yoksa seviyor muyum? Hâlâ beni seviyor mu? Keşke bunu anlamak mümkün olsaydı. O kadar çok isterdim ki, beni hâlâ sevip, sevmediğini öğrenmek. Belki benim için bir umut ışığı olurdu.