Bölüm 18 | Yağan karın altında sen ve ben
Geçmiş-19 sene önce ❄️
Odamdaki pencerenin önünde oturmuş, dışarıda yağan karı izliyordum. Artık Asrın ile tanışmamızın üzerinden bir sene geçmişti. İlişkimiz o kadar güzel ilerliyordu ki, bazen kendimi cennete gibi hissediyordum. Etrafımdaki herkesin düşünceleri artık gerçekten önemsiz olmaya başlamıştı.
O etrafımda oldukça, bana sarıldıkça, dokundukça ve bana beni sevdiğini söylediği her anda dünyanın en mutlu insanı oluyordum. Hâlâ öyleyim. Artık üniversiteye gidiyordu. Ben üniversiteyi evden bitirmeye karar vermiştim. Daha doğrusu babam vermişti. Çünkü çalışmam okumamdan daha önemliydi.
Çalışarak tecrübe elde etmenin okuyarak elde etmeden daha iyi olduğunu düşünüyordu. Onun isteğine karşı gelmeden ben de bunu kabul etmiştim.
Şimdiyse boş vaktim olduğu için öylece yalnız bir şekilde pencereden dışarıyı izliyordum. Asrın üniversitede dersteydi ve o yanımda olmadığı her anda canım sıkılıyordu.
Begüm bile üniversitedeydi ve Itır da onunla aynı üniversiteye gidiyordu. Yani bu aralar tamamen yalnızdım. Oflayarak parmağımla pencerenin ön tarafındaki tahtanın üzerinde ritim tutmaya başladım. Keşke okulu erken bitse de, onu görebilsem. Gerçi daha onu görmeme iki saat var.
Oflayarak kendimi geriye iterek ayağa kalktım. Odanın içinde ilerleyerek çalışma masamın önündeki duvara yaklaştım. Duvara asılı olan doğum günü fotoğrafımızı alarak incelemeye başladım.
Bir seneden fazladır tanışıyoruz ve birkaç aydır sevgiliyiz. Ama şu an öyle hissediyorum ki, sanki hayatımın her anında onunla birlikte olmuşum, her zaman dibimdeymiş gibi. Onsuz kalamıyor, sürekli olarak onu özlüyordum.
Acaba merak ediyorum, sen de benim gibi hissediyor musun Asrın? Seninde kalbin benimle birlikte olduğunda bu kadar mutlu, ayrı olduğunda bu kadar üzgün mü? Yoksa ben mi fazla dramatik davranıyorum?
Gerçekten bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey var, o da onu şu anda ve diğer tüm anılarda onun yanında olmasını istediğim.
Bakışlarımı elimdeki fotoğraftan kaldırıp tekrar pencereden dışarısını izledim. Bu senin ilk karıydı bu. Aynı zamanda Asrın ile ben ilk kez birlikte yılbaşına girmiştik. Unutulmaz anlardan biri de elbette oydu.
Ben dalgın bir şekilde pencereden dışarısını izlerken telefonum çalmıştı. Gözlerim mutlulukla genişlerken koşarak telefonuma ilerledim. Asrın ne zaman teneffüs olsa veya fırsat bulsa beni arıyordu. Muhtemelen şu anda arayan o'ydu ki, doğru tahmin etmiştim.
Telefonu açıp, gülümseyerek kulağıma yerleştirirken, "Alo Asrın? Teneffüste misin?" diye sordum.
Fakat onun derin nefesler alan sesini duyduğumda gülümsemem silindi ve kaşlarım çatıldı. Endişeli bir şekilde, "Sevgilim, iyi misin?" diye sordum.
Sonunda o, "İyiyim, evin dışına çıkar mısın lütfen?" demişti.
Şaşkınlığım daha da artarken, "Ne? Hemen şimdi mi?" diye sordum.
Nefes nefese bir şekilde, "Evet, acele et hatta." dedi ve telefonu kapattı.
Kaşlarım çatılsa bile telefonumu da cebime sokarak üzerime bir şeyler aldım ve odamdan çıktım. Ben hızlı adımlarla alt kata inerken Sedef abla elinde tabaklarla mutfağa doğru gidiyordu. Beni görüp, "Efendim, nereye gidiyorsunuz?" diye sordu.