Bölüm 25.

935 130 48
                                    

Bölüm 25 | 10 senenin sırrı

Günümüz-20 sene sonra

Asrın'dan.

Sonda yazan yüzdeyi okuduğum anda kalp atışlarım resmen durmuş, kafam tamamen boşalmıştı. Kalbimde de, zihnimde de karışıklık baş vermişti. Ne düşüneceğimi bilmiyordum adeta. Bu bilgiyi doğru algılayabildim mi? Onu da bilmiyordum.

Şu an tamamen boştum. Boş hissediyor, boş düşünüyordum. Gözüm direkt olarak yatakta yatmaya devam eden Balın'a kaydı. Böyle bir şeyi benden saklamayacağını kalbim deli gibi haykırıyordu. Beynimse bunu nasıl bilmez sorusuyla dönüp duruyordu.

Balın asla böyle bir şeyi yapmazdı. Ne beni Nasrın'dan, ne de Nasrın'ı benden ayırmazdı bu kadar sene boyunca. Ama bunlar nasıl oldu? Nasıl on sene boyunca haberim olmazdı?

Gözlerim kenardaki koltuğa kıvrılan Nasrın'a kaydı. Benim kızımdı, değil mi? Benden bir parça. Bu düşünce aklımdan geçtiği anda kalbim yeniden atmaya başlamıştı. Kafam tamamen yerine geldiğinde elimdeki kağıdı sıkıp, yavaşça Bayin'e döndüm.

Bu piç kurusu. Ne yaptıysa kesinlikle o yaptı, bundan emindim. İlk yaptığım şey kağıdı sıktığım elimle suratına yumruk geçirmek olmuştu. Yüzünü tutup, geriye doğru birkaç adım attığında ben de öne doğru atıldım.

Yanımda duran Ela'nın ilk yaptığı şey kapıyı kapatmak, ardından ikimizin arasına girerek beni geriye doğru itti. Bir elini bana doğru uzatırken, "Ne yapıyorsun? Nasrın ve Balın hâlâ içeride uyuyor. Onları kavganızla uyandırmak mı istiyorsunuz?" diye sormuştu.

Dişlerimi birbirine bastırarak onun arkasında duran Bayin'e bakıyordum. Ela'nın yanından geçerek Bayin'e yaklaştım. Yakasından tutarak onu ittiğimde ne demek istediğimi anlamıştı. Bana son kez bakıp, merdivenlere doğru ilerledi.

Ben de onun peşinden gitmeden önce, "Burada kal, Nasrın veya Balın uyanırsa onlarla ilgilen." dedim. Ardından onun arkasında durup, her şeyi şaşkınlıkla izleyen Aysun'a, "Seninle de konuşacağım, bir yere gitme." dedim.

Ela ve ikisi de bana kafa salladığında adımlarımı merdivenlere çevirdim. Ben hızlı hızlı indiğim için o kapıdan çıkarken ona yetişmiştim. Hâlâ ilerlemeye devam ediyorken, "Biliyordun, değil mi?" diye sordum. Adımlarını durdurduğunda, "Nasrın'ın benim kızım olduğunu uzun zamandır biliyordun." diye ekledim.

Derin bir nefes alıp verdiğini kalkıp inen omuzlarından anlamıştım. Ardından sırtını bana dönerek, "Ne fark eder?" diye sormuştu.

Kaşlarım öfkeyle çatılırken, "Ne demek ne fark eder lan? O benim kızım ve on senedir ikimiz de bundan habersizce bir yerlerde yaşıyoruz." diye cevap verdim ona.

Alayla gülüp, kafasını çevirdiğinde, "Sanki çok merak ediyormuşsun da." dedi.

Yüzümü buruşturup, "Tabii ki ediyorum. Bunu ikimiz de gayet iyi biliyoruz." dedim ona.

Bakışlarını bana çıkarırken, "O zaman neden 10 sene boyunca hiç geri dönmedin." dedi alayla.

İçimdeki öfke daha da yükselirken, "Çünkü bana bir kızım olduğunu söylemedin!" diye bağırdım ona.

Dudaklarına iğrenç bir gülümseme konarken, "Ah, özür dilerim. O bilgiyi atlamışım da." demişti.

Dişlerimi birbirine bastırarak elimdeki kağıdı bir kenara attım. Adımlarımı ona doğru yönelttiğimde o geriye doğru adımlayarak, "Temas yok, temas yok." demişti elini kaldırıp.

My first love | [G×G]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin