Bölüm 9 | Tekrar bir arada.
Günümüz-20 sene sonra
Şirkette odamda oturmuş işimi yaparken sakince oturuyordum. Ela ve Asrın'ın konuşmasının üzerinden iki gün geçmişti. Ama hâlâ tek bir hareket dahi yoktu. Asrın'dan söz alsa bile, garip bir şekilde Ela hiçbir şey yapmamıştı. Normalde olsa onunla içmeyi kaçırmazdı.
Asrın içmeyi sevmezdi, hatta nefret ederdi. Ama arkadaşlarla olduğunda içerdi. Fakat dayanıklı değildi. İki kadeh sonrasında yüzü kızarıyor, bakışları donuklaşıyor, uykusu geliyordu. Yani anlayacağınız iyi bir içici değildi.
Bense uzun zamandır içmeyi bırakmıştım. İçinde alkol bulunduran hiçbir şey kabul etmiyordum. Bundan memnun muydum? Bilmiyorum. Doğrusu, artık içkinin, şarabın tadını bile unutmuştum.
Birlikte olduğumuz zamanlar artık eskisinden daha çok aklımda dolanıp duruyordu. O mutlu, sadece ikimizin olduğu anlar. Sadece o ve ben.
Acaba şu anda nerede yaşıyordu? Aynı evde mi kalıyordu hâlâ? Bilmiyorum, yapar mıydı? Sonuçta o evi ben almıştım ona. Hâlâ da benim adıma kayıtlı duruyordu. Fakat orası her zaman onun eviydi. Onun anahtarı, onun dekorasyonu, onun tarzı. 15 senedir alınmış olmasına rağmen ben sadece birkaç senesinde orada yaşamıştım.
O zamanlar tam da Asrın ile evlenmeye yaklaştığımız zamanlardı. Emindik yani, evleniyorduk. Çocuk tedavileri, birlikte yaşama çabaları, evden işe maratonu, mükemmel seksler. Hepsi sadece birer anı olarak kalmıştı.
Annesini ve babasını kaybettikten sonra tamamen dağılmıştı. Ne yaparsam ona yetemiyordum. Beni itiyor, yanına yaklaşmama izin vermiyordu. O zamanlar elimden geleni yapıyordum, ama hiç sonuç alamamıştım. Beni kendisiyle olan savaşına dahil etmiyordu.
Düşüncelerime dalmış bir şekilde elimdeki dosyaya öylece bakarken bir anda kapı açılmıştı. Kafamı kaldırdığımda Ela'yı bana gülümserken gördüm. Buraya geleceğini önceden yazmıştı. O yüzden şaşırmamıştım. Fakat beni şaşırtan bir şey vardı. Giydiği kıyafet.
Üzerinde beyaz bir tişört ve koyu mavi bir şort vardı. Bu soğukta buraya böyle mi gelmişti? Gerçekten de kafayı yemiş bu kız.
Gülümseyerek bana bakarken, "Hadi kalk. Seninkiyle maç yapacağım. İzlemek istersin diye düşündüm." dedi.
Elimdeki kalemi anında bırakırken, "Onu buna ikna edebileceğini sanmıyorum." demiştim.
Alayla bana bakıp, "O inatçı evet, ama tenis oynamak isteyecektir. Ayrıca onu hep birlikte bir içki içmeye bile ikna ettim. Bu hiçbir şey." dedi. Ardından, "Kalk uyuşuk." diye eklemişti.
Pes ederek dışarıya nefesimi verdim ve oturduğum yerden kalktım. Benim ayaklandığımı gören Ela gülümseyerek ilerlemeye başladı. Onun peşinden ilerlerken cebimden telefonu çıkarıp, Ahmet ağabey'e Nasrın'ı buraya getirmesi için mesaj attım.
Hem eve gidip, yalnız kalmaması için, hem de Ela'yı görebilmesi için. Mesajdan sonra telefonu tekrar cebime koydum. Bu sırada Ela elinde tuttuğu çantasıyla kenarda çalışanlardan biriyle konuşan Asrın'a doğru ilerliyordu.
Asrın saçının bir kısmını yan tarafa atmış, dudaklarında parlak, güzel gülümsemesiyle kızlardan biriyle konuşuyordu. Bu sıralar şu kadının Asrın'a karşı ilgi duyduğu hakkında bir çok haber duymuştum. Bunları görmezden gelmeyi seçtim. Çünkü, birincisi, kadın kesinlikle sarı saçları ve kahverengi gözleriyle Asrın'ın tipi değildi. Şu an kendisi de sarışın olsa bile, Asrın karşı tarafta bu renkleri sevmezdi. İkincisi, kadın 24 yaşındaydı. Yani aralarında tam 14 yaş vardı. Asrın genel olarak kendinden büyük kadınları severdi.