Bölüm 5 | Beklenmeyen tanışma
Günümüz- 20 sene sonra
Asrın ile olan o konuşmamız resmen kalbimi yerinden söküp, çıkarmıştı. Geriye ne akıl kalmıştı, ne de kalp. Boş bir beden gibi yaşıyordum kaç gündür. Şirkete bile gidememiştim ondan sonra. Onu görecek gücüm yoktu.
Bir daha birlikte olamayacağız fikri, bana asla bu şekilde sert bir tokat gibi çarpmamıştı. Her zaman kabul etmesem bile, içimde bir umut vardı. Tekrar birlikte olabileceğimize dair. Şimdi bir cümlesiyle birlikte tüm umutlarımı alıp götürmüştü benden.
Nasıl bana devam etmemi söylerdi? Birlikte geçirdiğimiz 20 seneden sonra nasıl öylece gitmeme izin verirdi. En acısı da, bir birimizi hâlâ seviyorken bunu bana söylemiş olmasıydı. Artık beni sevmediğini bilseydim, bana karşı bir şey hissetmediğine inansaydım bunu kabul edebilirdim ama hayır.
Beni seviyordu, ben de onu seviyordum. Sonsuza kadar da sevmeye devam edecektim. Her zaman kalbimde, büyük bir alanda yaşayacaktı. Geride bırakamayacağım, vazgeçemeyeceğim tek şeydi o. Ben kendimden bile vazgeçerdim, ama ondan vazgeçmezdim.
Şimdi nasıl bana öylece hayatına devam et diyebiliyordu? Bu kadar mı zor? Bu kadar mı imkansız beni affetmesi, benimle yeniden olması? O kadar mı canı yandı? O kadar mı kırıldı? Benimki de laf, kendi ellerimle parçalamıştım bunu.
Yastığa sarılıp, daha fazla ağlarken kapı çalmıştı. Fakat hiçbir yanıt vermedim. Kapının diğer tarafından, "Balın hanım, toplantınız var bugün." demişti Ahmet ağabey.
Kendimi toparlamak için birkaç saniye beklerken, "Gitmeyeceğim." dedim sonunda bağırarak.
Ahmet ağabey kapıyı açarak, "Balın hanım, yapmayın böyle. Diğer şirketlerin CEO'ları ile yapılan yıllık toplantı bu. Erteleme şansınız yok." demişti.
Derin bir nefes aldım. Onun bana bakan boş gözlerini görmek istemiyordum tekrardan. Bunu kaldırabileceğimi sanmıyordum. Bana her türlü bakmasını kabul edebilirdim ama duygusuz bir şekilde bakması her şeyden daha çok canımı yakıyor.
Kafamı yastığa gömerken, "Onu görmek istemiyorum." dedim Ahmet ağabey'e.
Onun derin bir iç çektiğini duymuştum. Ardından, "Balın hanım, bunun sizi ne kadar çok üzdüğünün farkındayım, fakat duygularınızın işinizin önüne geçmesine izin vermeyin lütfen." dedi.
Haklıydı. Ama elimde değildi. Bu hayatta en çok sevdiğiniz insan size karşı bir hiçmişsiniz gibi davranırsa nasıl hissedersiniz?
Fakat Ahmet ağabeyin haklılığını da inkar edemiyordum. İşimin başına dönmem gerekiyordu. Bu aralar babamın sağlığı zaten yerinde değildi. Kendi zevkleriyle ilgilenen ağabeylerim de şirketleri tamamen görmezden geliyorlardı. Eğer birimiz şirketlerle ilgilenmezsek, ne kadar zengin olursak olalım, sonda batardık.
Derin bir nefes alarak yatakta doğruldum. Elimi yüzümde gezdirirken, "Tamam Ahmet ağabey, sen çık ben de hazırlanıp geliyorum." dedim.
Ahmet ağabey bana küçük bir gülümseme sunup, kafasını sallayarak odadan çıkmıştı. Gözlerimi silip ayağa kalktım ve üzerimi değişmek için kıyafet odasına ilerledim. Üzerime siyah bir etek ve siyah gömlek giydim. Gömleğin eteklerini içeri soktum. Siyah bir tane çanta da alarak evden çıktım.