Bölüm 37 | Seneler sonra aynı yerde sen ve ben
Günümüz-21 sene sonra
Balın'dan
Evimde oturup, elimdeki kitabı okumaya devam ediyordum. Normalde işte olmam gerekiyordu, fakat bugün işe gitmek istemedim ve benim yerime Asrın'ın işe gidip, diğer şeylerle ilgilenmesine izin verdim.
Artık birlikteydik. Her zaman, her an. Aynı evde yaşıyor, aynı yatakta uyuyor, eskisi gibi sevişiyorduk. Hatta biliyor musunuz? Biz evlendik. Evet, 21 senenin sonunda evlenebilmiştik.
Nasrın hâlâ Asrın'a anne demeye başlamamıştı. Ona hâlâ sırık diye sesleniyordu, ama sorun değildi. İkisi de bunu umursamıyordu, hatta bu şekilde olmasını daha çok seviyorlardı. İkisinin arasındaki ilişki gün geçtikçe daha iyi, daha güzel oluyordu. Yani, mutluydum, mutluyduk.
Şimdiyse Ocak ayının ortalarındaydık. Hava soğuktu ve Nasrın okuldan gelmiş, odasında oyun oynuyordu. Ben de kendi odamdaydım. Muhtemelen birkaç saat sonra da Asrın evde olurdu. Mutlu bir şekilde oturduğum yerden kalktım ve elimdeki kitabı kapatıp kenara bıraktım.
Telefonumu da alarak odadan çıktım ve alt kata doğru ilerledim. Benim odamın kapısı açıldığında Nasrın da odasından çıkmıştı. Kafasını bana doğru uzatırken, "Sırık mı geldi?" diye sordu heyecanla.
Asrın işten her eve geldiğinde yemekten sonra sürekli bizimle vakit geçiriyor, ardından Nasrın ile birlikte bilgisayarda veya PS de oyun oynuyorlardı. Bu yüzden Nasrın onun işten eve dönmesini heyecanla bekliyordu.
Onun bu haline gülüp, "Hayır tatlım, otel ile ilgili birkaç işle uğraşıyor, muhtemelen daha birkaç saate gelir." dedim ona.
Mutsuz bir şekilde dudaklarını büzerek, "Tamam o zaman." dedi ve o da odasından çıkarak önüme geçti ve benimle birlikte alt kata inmeye başladı.
Sedef abla elinde bir tabak ile, "Ah, Balın hanım, kurabiye yapmıştım ikinize de getiriyordum sıcak sıcak yiyin diye. İyi oldu geldiğiniz." dedi.
Nasrın'ın gözleri kurabiye lafını duyduğu anda parlarken, "En çok seni seviyorum Sedef abla." dedi ve koşarak ondan tabağı aldı.
Yan bir şekilde bana dönüp, "Anne, hadi salonda yiyelim." dedi ve salona doğru koşmaya başladı.
Gülerek peşinden giderken, "Koşturma, düşeceksin." dedim, ama beni dinleyen kim.
Koltuğa oturup, kurabiyeleri gömmeye başladığında Sedef ablaya, "Bir bardak süt getir Sedef abla." dedim.
Kafasını sallayarak mutfağa gittiğinde ben de salona ilerleyip onun yanına oturdum. Kurabiyeleri benim de yemem için ortaya yerleştirdiğinde gülümseyerek saçını okşayıp, "Sen ye tatlım, yemiyorum ben." dedim.
Bunu duyduğunda umursamaz bir şekilde omuz silkerek tabağı kendi kucağına yerleştirdi ve yemeye devam etti. Arkama yaslanarak gözlerimi telefonumda gezdirdim. Itır ve Begüm şu anda balayındaydı. Gediz ve erkek arkadaşı da birlikte geziyorlardı. Yani, bu sıralar bizi rahatsız eden tek kişi Esil'di. Aslında, bundan oldukça memnundum. Leyla harika biriydi ve onunla oturup konuşmak, arkadaş olmak harika hissettiriyordu.
Birlikte olmak için yaşadıkları onca şeyleri dinlemek de oldukça güzeldi. Üzücü ama sonunun iyi bittiğini biliyoruz sonuçta. O yüzden artık bu konuda sorun yoktu. Zaten kendisi de anlatırken fazla sorun yaşamıyordu. Hatta bazı yerlerde benimle birlikte o da gülüyordu.