Bölüm 21 | Pişman değilim
Günümüz-20 sene sonra
Onunla olan tüm anılarım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçip duruyordu. İyi kötü fark etmez. Her şekilde benim için özel olacak o anılar. Hatırladığımda kalbimi yerinden sökecek anılar. İstesem de unutamayacağım şeylerdi bunlar. Zaten unutmak da istemiyordum.
Birbirimize verdiğimiz sözler ve tutamadıklarımız. Asla ayrılmayacağız, seni sonsuza kadar kar altında bekleyeceğim falanlar filanlar. Hepsi önemsiz artık. İkimiz de yapamayacağımız şeyler söyleyip, tutamayacağımız sözler verdik.
Sen her zaman benimle kalıp, yanımda olacağını söyleyen bir yalancı, bense seni beni bırakmaya mecbur eden o aptal. Bu ilişki daha iyisini hak ediyordu. Mutlu bir son, mutlu bir biz. Her akşam eve seninle birlikte dönüp, kızımızla oynamak hayallerini ne çok kurdum kafamda.
Çok isterdim her şeyin hayalimdeki gibi olmasını. Senin ve benim hayalimdeki gibi olmamızı. Oradaki gibi elimi sımsıkı tutup, hiç bırakmamanı.
Ama artık bunlar boş. İkimiz de sözlerimizi tutmadık. Hafızamda bir yerde bana söylediğin o cümle kafamda dolanıp duruyor. Sürekli bunu bana dediğin an geliyordu aklıma.
En güzel sözler tutulmayanlardır.
Hayır değil Asrın. Bana verdiğin bütün sözleri tutmuş olsan daha mutlu olurdum. Bu dünyada sadece sen ve ben olsak daha mutlu olurdum.
Peki sen ne hissediyorsun? Benimle aynı mı hislerin düşüncelerin? Yoksa sen benden daha az mı düşünüyorsun bizi? Şimdiki, gelecekteki ve geçmişteki bizi.
Çünkü ben her üç bizden de aklımı uzaklaştıramıyordum. Sadece kalbime değil, zihnime de hüküm etmen haksızlık. Sen istediğin kadar devam edip, mutlu olabileceğini düşünebilirsin, fakat ikimiz de adımız kadar eminiz ki, biz birbirimizi unutamayız.
Eninde sonunda bana geleceksin. Çünkü bir laf vardır. Eğer bir insan sizin kaderinizse, bir gün elbet sizin olur. Ne kadar uzağa giderse gitsin, sizden ne kadar kaçarsa kaçsın döneceği yer her zaman burasıdır.
Şimdiyse bir havalimanında, bekleme koltuğunda oturmuş, senden olduğundan emin olduğum küçük bir kağıt parçasına yazılmış birkaç kelimeye bakıyordum. Okudukça beni rahatlatsa bile kalbime öküz gibi oturan bir cümle ve birkaç kelime.
Sadece senden olan birkaç kelime beni bu kadar incitebilirdi. Belki de haklılar. Sadece aşk bu şekilde bir insanı incitebilir. Başkası yaptığında umursamayacağımız şeyler sevdiğimiz kişi yaptığında büyük acılara sebep oluyordu.
Şimdi elimde tuttuğum bu küçük kağıt parçası içerisinde yazılan kelimeler kalbimi öyle acıtıyordu ki, söylemesi zor. Oysa bunu sen ben kendimi daha iyi hissedeyim diye yazmıştın, değil mi?
İşe yaramıyordu. Okudukça kalbime oturmuş öküz daha da ağırlaşıp, beni kıstırıyordu. Sanki kocaman bir bina yıkılmış, bense altında kalıp, ezilmişim gibi. Bu his bu düşünce geçmiyordu.
İkimiz de birbirimizi böyle olması gerektiğine inandırdık ama gerçekten mi? Gerçekten böyle mi olması gerekiyordu? Seninle tanışana kadar bu hayatta beklentiye girmeye değecek hiçbir şey olmadığını düşünürdüm. Bana o kadar çok şey öğrettin. Peki ben sana ne öğrettim? Bilmiyorum. Bir şey öğrenebildim mi? Onu da bilmiyorum.