24. Bölüm

1.1K 48 22
                                    

"Alangoya Moğol olmalı Gonca hatun. Sen Moğol kisfesi giymeden nasıl güvende olacaksın." Kaşlarını kaldırarak ateşin karşısında oturan Alaaddin'e baktı Gonca alayla.

"Alangoya Moğol emirinin himayesi altında büyümüş Türk, Müslüman bir kız.  Bastığı obaların birinde yaşı küçük olmasına rağmen pek yaman vuruşmuş moğollarla. Emirin dikkatini çekmiş yanına alıp büyütmek istemiş amma bilirmiş kız kimin ne olduğunu geri durmuş adını sanını dememiş hiç. Emir adını kendi koymak özünü unutmasını istemiş amma nafile kız unutmamış heç bir şeyi, bir adını koyabilmiş. Ondan sonra da ömrü onun yanında geçmiş işte." İç çekerek anlattığı kıza pek üzülüyordu Gonca bu hikaye  Alangoya'dan dinlemiş anlatırken ki hüznü garip bir burhan vermişti yüreğine.

"O hatunla görüştün." Kaşlarını çatarak, sorgular gibi söylediği sözler ile kibirle konuştu.

"Dedim sana bey oğlu ben pek oyun kurmam. Ha zorunda kaldım da kurdum o oyun kusursuz olur. Neden haftalardır bu vazifeyi tamam edemedim sanırsın." Derin bir iç çekti söylediklerine karşın.

"Gidelim gayrı kervansaray'a komutan Belgütay orada. Beni görende her barbar Moğol gibi isteyecektir elbet amma Emirin, kendisine hediye ettiği hatun olduğumu anlayanda nikahsız yaklaşamayacağını anlar elbet lakin benimle tanışmak isteyecektir." Gözlerini ateşten ayırmadan konuşuyor, Alaaddinin tepkisini görmek istese de bakmaya çekiniyordu.

"İnşallah dediğin gibi sınırını bilir Gonca. Yoksa vazife, görev dinlemem bilesin!" Soğuk, öfkeli çıkan sesi ile ona döndü kaşlarını çatarak.

"Bu toprakları bize yurt eyleyen atalarımızın, şehitlerimizin kemiklerinin sızım sızım sızlamasına gönlün el verecekse dinleme vazife, görev tabii Aleaddin bey." Asabice karşılık vermesiyle daha da öfkelendi sanki Alaeddin bey.

"Ben sana demem vazifeyi göz ardı edelim" daha da yaklaştı yana ateşe aldırmadan. "Amma ne olursa olsun seni değil istemek, gördüğünde başını çevirip ikinci kez bakamaz acem kızı." Fısıldayarak konuşsa dahi irkiliyordu Gonca.

Uzaklaştı ateşten Aleaddin bey. "Ben gerekirse canımdan olurum amma cananımın bir saç telini heç bir vazifeye kurban etmem acem kızı. Kim olduğumu; kırgınlığını, öfkeni göz ardı edip düşün ki adımlarını ona göre at." Başını omzuna doğru eydi, tatlı tatlı gülümsedi. "Beni sakın hafife alma Gonca. Konu sen isen olmazı oldurmasını bilirim ben." 

Dedikleri pek güzel gelirdi kulağına, yüreğinde ki yara ise o konuştukça daha da kendini belli ediyordu sanki.

"Güvenmediğin bir hatun için pek güzel kelamlar edersin Aleaddin bey. Amma ben bu süslü kelamlara kanmam.'' kendisi de başını omzuna doğru eyip, tatlı tatlı gülümsedi onun gibi. "Düştüğün tuzağı unutmam." Sanki beklediği tepkiyi almış gibi derin bir iç çekti yeniden.

"Sana güvenirim Gonca. Herkesten herşeyden çok güvenirim." Boğazındaki yumru kelamları ile kendini belli etmiş sanki görünmez bir hançer yeniden deşmişti yarasını.

"Neler dersin Aleaddin bey. O yüzden mi bu haldeyiz biz ? Lakırdı edecek zaman değildir. İnandığın her ne zırvalıklar var ise at onları zihninden yaptığını, düştüğün tuzağı sakın unutma." Öfkeyle karşı çıktığında hızla ayaklandı.

"BAYSUNGUR, KONUR ATLARI HAZIRLAYIN!" Öyle bir bağırdı ki bir ağacın dibinde oturmuş sohbet eden Alplar irkilerek kalkmışlar buyruğun Aleaddin Bey'in olduğunu söyleyip atlara yöneldiler.

Aleaddin'de ayaklandı hemen. Önceden kazıp hazırladığı toprağı ateşin üzerine attı Aleaddin.

Gözlerine baktı yeniden. "Gidelim bu gece vazifemizi edelim. Şafak sökende yola koyulalım uçlara dönelim." Kafasını salladı sadece konuşmaya kudreti yok gibi.

ALGON Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin