29. bölüm

1.2K 54 25
                                    

"OSMAN BEY!" Gür sesi sarayın avlusunda yankılanmış, gözünü kimseye deydirmeden atından inmişti. Avluyu aşıp saraya girdi sık adımlarla.

Koruma için bekleyen Alplar kendisine seslense de Gonca Bey otağına varmıştı çoktan. "Destur var mıdır Osman bey?" Kapının ardından seslendi içeriye doğru.

"Gelesin Gonca kızım!" Onay aldığında beklemeden araladı kapıyı. Usuldan içeriye süzüldüğünde yeniden bütün hanenin burada olduğunu gördü.

Hiç kimseye gözünü deydirmeden Osman Bey'in karşısına geçti, kendinden emin bakışlarını gözlerine kenetledi. Alametleri uzattı usulca, Osman Bey'in bakışları gözlerinden kopup ellerine indiğinde şaşkınlıkla yeniden gözlerine tırmandı.

"Bu... Alâeddin'in vazifesidir Gonca kızım." Sorgular gibi kaşlarını çattı. "Sende ne gezer bu alametler?" Beklediği tepkiyi aldığında derin bir nefes alıp anlatmaya başladı.

"Altın orda sınırları içinde vazifem var idi Osman bey. Pusuya düştüğümüz dar vakitte imdadımıza yetişti Alâeddin bey. Alâmetlerin Türk istikbali için pek mühim olduğunu size teslim etmem gerektiğini söyledi." Osman Bey başını salladı düşünceli bir biçimde.

"Altın Ordaya kadar uzanan vazifen nedir kızım?" Dikkatine şaşırmadı Gonca. Gülümsedi kibirle bakışlarını Osman Beyden çekip yere eydi. Açıklamayacağını belli etti.

"Var olasın kızım." Minnet kokan sesi ile yeniden gözlerine baktı Gonca.

Alâeddin'e verdiği söz geldi aklına. Seni yeni şehirde bekleyeceğim demişti. Ne edecekti de kalacaktı bu sarayda ?
Aklına gelen fikir ile utançla yüzü kızarsa da başka çaresi yok diye düşündü.

Gözleri kararır gibi sendeleyerek bir yerlere tutunmaya çalışmış ama en sonunda kendini yere bıraktığında gözlerini kapatmıştı çoktan. Herkesin adını zikreden sesini işitiyor tepki vermiyordu.

Bala hatunun, hatunları çağırdığını duyduğu zamanda bedeninde hissettiği sıkı tutuşlar ile uzandığı yerden havalandığını bildi. Kısa bir vakit taşındıktan sonra yumuşakça bir zemine yatırıldığını hissetti.

Uzandığı yerde hala uyuyor gibi yapıyor, sesler asla kesiliyordu. Odanın içinde bir çok kişi dolanıyordu. Dudaklarına değen ahşap tasın farkına varmadan boğazından akıp giden sıcacık bir sıvıyı yutmaya çalıştı aceleyle.

"Nedir ahvali kısmet?" Bala hatun'un endişeli ses tonu ile daha da utandı

"Yarası yoktur hanımım. Zehirlenmemiştir de yol yorgunluğundandır endişe etmeyiniz. Uyanır imdi." Adını bile bilmediği hatun'un doğruları söylemesiyle sıkıntı içinde yutkundu.

Bir vakit kimseden ses gelmemiş, adım sesleri uzaklaşmış işittiği son ses kapının aralanıp, kapanma sesi olmuştu.
Odada kimselerin olup olmadığı sezemediğinden bir vakit daha uzandı hareketsizce. Sonra sabrını yitirip yeni yeni uyanır gibi esneyerek gözünü açtı usulca. Odaya göz gezdirdiğinde sade kendisi olduğunu fark edip doğruldu hemen.

"Alâeddin bey." Diye sitem etti içinde bulundu durumun utancıyla. Başlığını çıkarıp yatağın ucuna koydu rahatlayan başı ile örgülerini bir bir çözmeye başladı. Saçları tamamen salınıp, saç dipleri rahatladığında yeniden yatağa bıraktı kendini. Gözlerini tavana dikti ne edeceğini düşünür gibi.

Beklemediği bir anda gözleri ağırlaşmaya başlamış, derin bir uykuya çekilir gibi hissetmişti. Ne kadar karşı koymak istese de yorgunluktan bedenine saplanan sancılar tabanlarında ki sızı itiyordu sanki onu uykuya doğru.

⚔️

Nefesleri pek sık olsa dahi göğsündeki sancı dinmiyordu. Alâeddin ne kadar diri, kudretli durmaya çalışıp sancılarını gizlemeye çalışsa da kayan gözleri, alnında biriken boncuk boncuk terleri ele veriyordu kendisini. Yeni şehrin kapıları açılırken usuldan çekti atının yularını yeniden hareket etmesi için. Hareketlenen at ile bedenindeki sancı da atarken dayanamaz gibi bir soluk verip hızlandırdı atı.

ALGON Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin