39. bölüm

451 31 46
                                    

Akşam yemeğinden sonra hava almak amacıyla sarayın avlusuna çıktığında talim yapan Orhan Bey ve Aleaddin'i görmeyi beklemiyordu Gonca. Gözlerini kısıp çevik hareketlerle vuruşan iki kardeşi izledi ilgiyle.

Avluda onları izleyen sade kendisi olmayışına şaşırmadı. Holofira da gözlerini biran olsun ayırmadan izliyordu onları.

En sonunda Aleaddin Orhan Bey'in boynuna kılıcını dayadığında Orhan Beyde hançerini Aleaddin'in kalbinin üzerine dayamıştı. İkisi de gülerekten bir birlerine sarılmış bırakmışlardı pusatlarını.

Gonca da merdivenlerden inip tepsi üzerindeki sürahi ile bardağı aldı. Suyu bardağa döküp kendisine doğru gelen Aleaddin'e yaklaştı yavaşça.

Uzattı bardağı gülümeyerek. "Susadım derdin Beyim." Dedi hafif bir imayla.

Gözünün ucuyla bakmış, süzmüştü baştan aşağı kendisini. Uzanıp aldı bardağı elinden. "Su verenlerin bol olsun hatun." Dizlerinin üstüne çökerek suyu içmişti

Yeniden ayaklandıktan sonra bardağı kendisine uzatmış, Gonca almak için bardağı tuttuğunda hemen vermemişti. "Amma ben bunun rövanşını alırım hatun." Dedi geçtiği dalganın üstüne basarak.

Nazlı nazlı gülümseyerek kaçırdı gözlerini. "Kıyabilirsen..."

Yaklaştı usulca."Ha senin bu cesaretin benim kıyamayışımdan." Fısıldamıştı yine serseri serseri gülümseyerek.

Sinirle kıstı gözlerini. "Su içerdim arsız herif su!" Diye çemkirdi sessizce

Yüzündeki gülümsemesiyle geçip gitmişti yanından.

Sabır dinlenir gibi bir iç çekip kendisi de döndü ardına saraya gitmek niyetiyle. Karşısından gelen Malhun hatun'u görünce kıpırdayamadı. O usul usul kendisine doğru gelirken nasıl bir tavır sergileyeceğini düşündü.

Malhun hatun düşüncesizce hareket etmiş, hadsizlik etmişti. Arasına mesafe koyması en doğal hakkıydı. Her vukuatta kendisini mi suçlayacaktı böyle, haneden saymayacak mıydı hiç? Öfkeyle daha bir çok düşünce filizlendi aklında.

Zihnin derinlerinliklerinden yankılanan bir ses ile bıçak gibi kesildi kızgınlıkla kafasında oluşan ihtimaller.

"Gideceğin hanenin yükü ağırdır, başına her ne gelirse gelsin sakın yüreğinin paklığından, özünden vazgeçmeyesin." Babasının sözleri kulaklarında çınlarken kızgınlığı anında tuzla buz oldu.

Gelin geldiği Beylik devlet olma yolunda cefa içinde yaşarken daha hanedanın düzenini sağlayamazken nasıl devlet olacaklardı?

'Er bozulursa Aile, Hatun bozulursa ulus bozulur' derdi Türk töresi.

Derin bir nefes alarak ferasetli duruşundan ödün vermemeye kanaat getirdi.

Malhun hatun yanından geçip avluya kurulu çardağa oturmuştu. Kendisi de çardağa gidip yanı başına oturmuştu. Bardağa yeniden su doldurup Malhun hatun'a uzattı. "Buyurasın Malhun ana."

Daha yanına oturduğuna şaşıramadan, su uzatmasıyla iyice dumura uğramıştı.  Garip bir bakışmadan sonra almıştı suyu çekimser bir gülümsemeyle.

"Su verenlerin çok olsun kızım." Dedi Malhun hatun bardağı tepsiye koyarken.

Gülümsedi samimiyetle Gonca. "Kızım." Dedi uzun bir söze başlamak ister gibi.

"Buyur ana." Dedi Gonca cesaretlendirmek ister gibi.

Uzanıp ellerini tuttu Malhun hatun. "Hakkını helal edesin kızım. Sana büyük ayıp ettim amma sana güvenmediğimden değil, Orhanım baskın haberiyle kervanın peşine düşünce cenk'e girmiş. Yaralarını görünce içim burkuldu. Sana söylediklerim yüreğimin acısının dilime vurmasıdır." Mahçup bir üslupla kendisini açıklamaya çalışıyordu.

ALGON Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin