33. Bölüm

1K 42 32
                                    

"Bu İmtihanın ızdırabı benim kaderime kazılı Alâeddin." Rüyasındaki sözleri kafasının içinde dolanıp duruyordu.

"Hangi imtihanın ızdırabı kaderine kazılı hileci hatun?" Akıp giden yola dalmıştı fakat ağır ağır yürüyen atın huysuzlanmasıyla kendisine geldi.

Atın yularını daha sıkı tutup yön verdi çekiştirerek. Uç pazara isteme için yola çıkmışlardı. Yavaş yavaş havanın bozulmasıyla hızlanmıştı herkes fakat Alâeddin geride kalmıştı düşünmekten. Gördüğü rüyanın tesiri öyle büyüktü ki hala durgundu kendisi.

Ayaklarıyla atın gövdesini biraz dürtüp hızlandırdı. Hızla giderek yetişmişti hanesine. Uç pazara da gelmişlerdi zaten.

Kapılardan girdiklerinde ahalinin gözü kendilerine dönmüştü. Uç pazar ahalisi meraklı gözlerle bu ziyaretin sebebini sorguluyorlardı fakat çekiniyor olmalılar ki sadece selam vermekle yetiniyorlardı.

Otağın önüne geldiklerinde Germiyan hanesi dizelenmiş kendilerini beklediklerini gördü. Gonca'yı gördüğü gibi süzdü alıcı bir gözle. Mavi giymişti buyruğunu ikiletmeden. Utandığından mı nazından mı bilinmez itinayla gözlerine bakmaktan kaçıyordu.

Atlarından indiklerinde usul usul yürüdüler otağa doğru. Selamlaştı herkesle, ellerini öptü Yakup Bey ve Saadet hatunun. Sıra Mehmet Bey'e geldiğinde meydan okurcasına bakıp gülümsemişti samimiyetsizce.      "Hayırlı akşamlar Mehmet Bey." Sesindeki iğneleyici ton bir Mehmet Bey bir de yanındaki Gonca tarafından sezilmişti.

"Hayırlı akşamlar Alâeddin Bey." Kendisinden aşağı kalır yanı olmadığından oda en samimiyetsizinden gülümsemiş, sarıldığında şakaya tutturarak vurmuştu sırtına sertçe.

"Hayde geçelim otağa." Yakup Bey'in davetiyle herkes bir bir otağa yürümeye başlamış Alâeddin içeri girmeden önce Gonca'ya en manâlısından bir bakış atıp gülümsemiş biraz fazla bakmış olacak ki
Fatma'nın çekiştirmesiyle kendine gelmiş girmişti herkes gibi otağa.

Fatma'nın yanında kalan posta oturduğunda karşısına da Gonca'nın geçtiğini gördü. Memnuniyetle gözlerine bakmak istese de bakışlarını yerden kaldırmıyordu inatla Gonca. Sinirle bir iç çekse de elinden bir şey gelmediğinden mecbur sustu çokça.

"Yaran ne haldedir Alâeddin Bey? Gonca'm derin dediydi." Osman Bey'le sohbetlerine kısa bir es vermişler olsa gerek kendisine gelmişti söz.

"Eyiyim Yakup Bey var olun." Gözünün ucuyla Gonca'ya bakıp devam etti. "Şükür ki Gonca hatun ile yollarımız kesiştiydi de kurtardı canımı, yoksa bilmem ahvalim nice olurdu!" Laf altından müstakbel sözlüsünü övdüğünde Gonca'nın gözlerinden saniyelik bir sinir geçtiğini gördü. Utanıyordu çokça, Alâeddin bunun farkında ve bunula eğlenmekten çekinmiyordu.

"Yeniden geçmiş olsun Alâeddin Bey. Kim olsa aynını ederdi bu benim lutfum değil insanlık vazifemdir." Sesinde saklı uyarıcı tonu hiç zorlanmadan sezdi Alâeddin.

"Candan ötesi yoktur kızım. Sen birçok kez Alâeddin için kendi canını hiçe saydın. Bu insanlık vazifesi değil senin lutfundur." Bala hatun'un lafa karışmasıyla Gonca sadece gülümseyerek söylediklerini kabul etmişti.

"Mevzu bahis cânan ise canın da bir kıymeti yoktur Bala hatun." Osman Bey'in sözleriyle Gonca'nın içtiği şerbet boğazaına takılmış olacak ki öksürerek bırakmıştı elindeki bardağı.

"Helal Gonca hatun helal." Alâeddin'in sesindeki eğlenen tonu bir Gonca seziyor, hem utançtan hem de sinirden ne edeceğini bilemiyordu.

"Velhasıl kelam Yakup Bey." Dedi Osman Bey iç çekerek. Konuya gireceğini anlayan ikili heyecanla onlara bakmıştı. "İzdivacı olmayanın dini yarımdır der Peygamberimiz Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi vesselem." Herkes elini kalbinin üstüne koymuştu salâvat getirirken. Kalbine dolan huzurla gülümsedi heyecanla.

ALGON Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin