36. bölüm

843 40 29
                                    

O derin, toprak gözlerini örten karanlık içinde boğuluyordu Gonca. "Aç gözlerini yalvarırım." Sessiz, çaresiz fısıltısını bir kendisi duymuştu.

Osman Bey'in hiddetli buyruklarını, korku dolu nefes sesleri ile yüreği sıkılıyordu.

"Kızım." Gözü yaşlı bala hatun yanına gelip gözlerindeki yaşını sildiğinde çaresizce iki yana salladı başını.

"Ana Aleaddin..." Tamamlayamadı cümlesini zaten bala hatun da dayanamaz gibi sımsıkı yumdu gözlerini.

"Şş kızım, o şehzade Aleaddin. Elbet bu yaranın da üstesinden gelecektir. Hayde izin versin şifahaneye taşıyalım onu." İkna etmek ister gibi gülümsemişti. Onaylayarak başını salladı sadece Gonca.

Alplar gelip temkinlice onu kucağından aldıklarında üşüdü Gonca.

Herkes Aleaddin'in ahvali için onun peşine şifhaneye koşarken saray eşiğinde, Toy kaftanı kana bulanmış halde dizlerinin üstüne düşmüş çaresizce göz yaşı döküyordu Gonca.

Sesi kulaklarında çınladı bir an.

"Gelmemek için hangi yolu seçersen seç, o yolun sonu da bana çıkacak hileci hatun. Hep böyle oldu, hep böyle olacak"

"Sana çıkmayan hiçbir yolu seçmeyeceğim medreseli!"

Aklına gelenler ile yüreği sızlarken yavaş yavaş kendisine geliyordu

Şehzade hatunuydu kendisi! İlk fırtınada düşemezdi. Kayıların gelini, koskoca Sultan Yakubun kızıydı.

Kırdığı okun parçası takıldı gözüne, titreyen elleriyle uzanıp aldı usulca. Gördüğü tamga ile boğazına bir yumru oturdu sanki.

"Süleyman Bey." Elini dudaklarına kapattı şaşkınlıkla.

Bu okta beyaz kuş tüylerinin bir kısmı siyahtı. İki ayrı kuşun tüyleri kullanılmıştı, birde tüylerin altında acemi birinin çizdiği belli olan göz resmi.

Candaroğulu tamgası değildi. Süleyman Bey bu oku sade kendisi yapar, gizliden öldürmek istedikleri için kullanırdı. Gonca bunu yıllar önce Süleyman Bey sevdasını dile getirmek için peşinde koşturduğu sırlar öğrenmişti. Sadece kendisinin bildiğini bile bile kullanmıştı bu oku.

Öfkesi yavaş yavaş aklını bulandırırken yumruklarını sıktı. Ok parçası avucunun içinde kalmış, titremeleri artmıştı.

"Beyimin kanını akıtan Candaroğulunun pis kanını elime bulaştırmadan alacağım canını." Dişlerinin arasından konuşuyor, öfkesiyle acısı harmanlanmış olduğundan gözünden akan yaşların ardı arkası kesilmiyordu.

Dizlerinin bağı çözülmüş, eli ayağı boşalmış olsa dahi yerden destek alarak ayağa kalktı.

Şifahaneye doğru koşan Alpların ardından baktı, ellerinde sıcak sular, bitkiler tutuyor telaşlıca koşuyorlardı.

Onların ardından gitmek için bir adım attığında başına keskin bir sızı saplanmış, görüş alanı bulanmıştı yeniden.

Sendelemiş tam düşecekken kolundan tutulmasıyla dengede durdu. "İyi misin Gonca?" Holofira'nın suali ile başını salladı belli belirsiz.

"Şifahane'ye gidelim..." Kısacık bir es verdi gözünden akan yaşla. "Aleaddin ordadır."

Holofira, yürüyebileceğinden şüphe eidyor olacak ki kolunu beline dolamış yükünü almaya çalışmıştı. Hafiften ona yaslanarak şifahaneye doğru yürümeye başladılar.

"Aleaddin iyi olacaktır. Güçlüdür o. Sizin sevdanız yaşatacak onu inanıyorum ben." Daha bir çok şey söylemişti ama sadece bir sözü çınladı defalarca kulaklarında.

ALGON Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin