Öğrencilere soru vermiş ve çözmelerini istemiştim. O hayvanı gördüğümden beri kendime gelemiyordum. Selim'in burada ne işi var? Diye düşünürken müdür bey beni çağırmış ve hangi sınıfın öğretmeni olduğumu söylemişti o esnada sormuştum kendisine selimi o ise Bana bu kantini sahibi olduğunu söylemişti. Anlaşıldı evden yemek getireceğiz! O değil de Atlas veya babam bu şerefsizin burada olduğunu öğrenirse beni okuldan alırlar çalışmama izin vermezlerdi. Bu yüzden söylemek en iyisiydi. Zaten kantine gitmezsem kimse beni göremez gelmezdi...
Son derste bittiğinde öğrencilere iyi günler dileyip sınıftan çıkmıştım. Öğretmenler odasına gidip eşyalarımı alıp çıktığımda karşımda selim vardı. Neyse ki benden başka hocalar olduğu için bir şey yapamamıştı. Selim ağzını açmadan yanımıza gelen beden eğitimi hocasıyla kendisine döndü.
"Hocam birini soruyor da sizi yardımcı olabilir misiniz lütfen ben tanımıyorum" Dediğimde bana iyi günler dileyip Selim'e dönmüştü bende hızlı adımlarla okuldan çıktım. Arabasına yaslanmış elinde sigarayla beni bekleyen Atlas'la selimi görmemesi için dua ediyordum. Yanına yetişmemle saçlarımdan öpmüştü. Arabaya bindiğimiz de oradan hızlı ayrılmamız beni rahatlatmıştı.
"Yavrum iyi misin? "
Cevap vermeden başımı olumlu anlamda salladım. Ama o ikna olmamıştı yine de üzerime gelmiyordu. Atlas babamdan izin aldığını ve baş başa yemek yiyeceğimizi söylemişti ben de buna sevinmiştim gerçekten o pislikten sonra sevgilimle Baş başa kalmak iyi gelirdi. Atlas klasik sorularını sorarken ben de ona klasik bir şekilde cevap veriyordum . Benim bu kadar durgun olduğumu gördüğünde bir tane şarkı açmıştı.
"Ay iyi ki bu kıyafetleri giyinmişim bu gün" Dedim ama o beni süzdükten sonra birini aramıştı.
"Alo Sedef hanım merhaba kusura bakmayın bu saatte rahatsız ediyorum bana bu gece için bir elbise ayarlanabilir misiniz? " Dediğinde gülümsedim.
".. "
"35 beden bir gece elbisesi lazım göğüs 85 , bel 60 ,kalça 60 " Dedi ve bunun yanında ayakkabı istemişti. Ben onu izliyordum. Ayakkabı içinde numarayı söylediğinde beni bu kadar iyi tanıması hoşuma gitmişti. Telefonu kapattıktan sonra birlikte o kadının yanına gitmiş elbiseleri almıştık. sırt dekoltesi olan siyah bir elbiseydi. çok şık ve zarifti. aynada kendime bakıp ne kadar güzel olduğumu incelerken atlas üzerinde siyah bir takımla içeri girmişti. süper duruyordu. acaba modellik teklifi falan alıyor mu? başka kadınlarla diz dize el ele fotoğraf çekiliyor muydu?! ne saçmalıyorum ben.. hele bi öyle bir şey olsun görsün bakayım nasıl fotoğraf çekilir.
''yavrum yakışıklı olduğumu biliyorum.'' diyen atlasla kendime gelirken ona göz devirip eşyalarımı çantama yerleştirmeye başladım. yanıma gelip belime sarılmış boynuma bir buse kondurmuştu. dudakları tenime değince kapanan gözlerimle gülümsemiştim.
''o kadar güzelsin ki sevgilim aklımı başımdan alıyorsun'' dedi kafası boynumda konuşurken..
sonunda restorana gelmiştik. bize ayrılmış deniz manzaralı masanın yanına gittik ve yerimizi aldık. Atlas bana sorduktan sonra ikimizin adına sipariş vermiş yanında da kırmızı şarap istemişti. garson şarapları doldurup masadan çekilirken atlas ayaklanmış ceketini düzelterek eline aldığı kadehi kaldırmıştı.
''bir saniye herkes beni dinleye bilir mi?'' dedi seslice çoğu kişinin bakışı bize dönerken ben utanarak dudağımı dişliyordum.
''rahatsız ettiğim için özür dilerim ama bu görmüş olduğunuz kız benim sevdam başımıza bu kadar şey geldi bir kez beni bırakmayı düşünmedi. onun kalbimde kocaman yere sahip olmak benim için bir lütuf..'' dedi aşkla bakarken
''şimdi herkesin önünde beni seven tek kadına soruyorum'' dedi devam ederken elindeki kadehi masaya bırakıp önümde diz çökerek cebinden çıkardığı yüzük kutusunu açtı.
''yavrum sana tapılacak kadar aşık bu adamla bir ömre var mısın?'' dediğinde heyecandan elim ayağım titrerken ayağa kalkıp evet diye fısıldadım. o duymamış gibi yaparak kulağını bana doğru yaklaştırdı.
''evet. evet!'' dedim bağırarak atlas ayağa kalktığında yüzüğü takmadan boynuna atlamış sıkıca sarılmıştım ki üzerimize bırakılan balonlarla şaşkınca etrafa baktım. bilerek yapmıştı. bakışlarım atlasa döndü. parmağıma yüzüğü taktığında dolu gözlerle konuşmuştum.
''umarım beni bırakmazsın atlas''
''o aptallığı ben bir kez yaparım yavrum'' dedi saçlarımdan öperken. sıkıca sarılmıştı da bana.
gecenin nasıl başlamıştı. evet böyle bitmedi. benim sarhoş olmam atlasın beni zapt etmeye çalışması ama başaramaması. en son beni kucağına almış ve restorandan çıkmıştı. zaten bizim çıkmamızla etrafımızı saran gazetecilerden rahatsız olmuş başımı atlasın boynuna gömmüştüm. zor bela sıyrılmış arabaya binmiştik. sarhoşluğun verdiği etkiyle mayışırken arabayı kullanmak istemiştim. bunu fısıltı şekilde söylesem de atlas duymuş ama böyle bir şeye izin vermeyeceği için duymamış gibi yapmıştı. dolu gözlerle ona bakmaya başlamıştım. o da buna dayanamayacağını bildiği bana bakmıyordu.
''yaa atlas'' dedim titreyen sesinle
''hayır yavrum sana doyamadan ölmek istemiyorum'' dediğinde alayla gülümsemiştim. şarkı açtığımda o geri kapatmış uyumamı söylemişti ben ise aksini yapıp tekrar şarkıyı açmıştım. bu bir iki defa tekrarlamış en son ben açmış o ise bıkın bir nefes verip şarkıyı açıp açmamama karışmamıştı. sonra zaten ben sıkılmış uyumuştum. gecenin nasıl son bulduğunu bilmiyorum. sabah uyandığımda baş ağrım halay çekerken okula geç kalmak üzereydim. koştur koştur hazırlanmış ev halkın selam merhaba güle güle yaparak çıkmıştım evden. aptal kafam da ikinci günden geç kalan ve okula gideceğini bile bile içip sarhoş olan ben! böyle hatayı ancak benim gibi bir yapabilirdi. taksiye binmiş okula gitmiştim. derse daha yeni geçmişlerdi. okula girdiğim gibi beni karşılan kişi Selim olmuştu. bu da ayrı bir salak ya !
''selim seninle uğraşamam çekil önümden derse yetişmem lazım'' dedim ama o
''ne var ya sözlümle konuşamaz mıyım?'' dediğinde kafa atmamak için zor durmuştum. sabır sabır gerçekten sabır lütfen...
''ne diyorsun ya sen o boş beynin almıyor olabilir ama tekrar söylüyorum ben senin sözlün falan değilim'' dedim yanından geçmek için hamle yapmıştım ki koluma yapıştı.
''AA! ne yapıyorsun ya bırak kolumu'' dedim çemkirerek kaşlarını çatmıştı.
''sen o beynine sok gececim sen benimsin benden başkasına seni yar etmem'' dediğinde kolumu elinden kurtarmış yüzüne sert bir tokat atmıştım. başı sola düşerken bir şey demden sınıfa çıkmıştım. elim ayağım titriyordu hala benim bu adamla işim vardı. öğrenciler kitaplarını açarken telefonumun evde kaldığını anlamam uzun sürmemişti. Allah kahretsin bi sen eksiktin. şimdi ben ne yapacaktım. atlası arasam birinden selimi görme ihtimalli vardı ama ışılla güvenebilirdim. o kimseye söylemezdi. öğrencilerin birinden telefonu istemiş aramıştım ışılı neyse ki açmıştı normalde yabancı numaraları açan biri değildi. geleceğini söylediğinde telefonu kapatmış teşekkür ederek öğrenciye geri vermiştim.
geçen bir dersten sonra Işıl gelmiş beni kantinde bekliyordu. aferin kızım bekleyecek yer yoktu dimi. kantine girmemle selim direkt yanıma gelmişti. ışıl beni görmüştü. şaşkınlığı yüzünden anlaşılırken bakışları bana dönmüş burada ne olduğunu anlat der gibi bakıyordu. ona doğru gidecektim ki selimin yanağımdan makas almasıyla donup kalmıştım....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMOR (GECE & ATLAS)
Teen FictionYıllar önce birleşmiş iki kalpten ne beklenir ki??? Hala birini seven iki kalp vazgeçebilir mi birbirinden ??? Sanırım bu sorunun cevabını hepimiz biliyoruz Amor: aşırı sevgi ve bağlılık duygusu.aşk..