Bölüm 24

0 0 0
                                    

"Neler oluyor ya! " Dedim şaşkın sesle Atlas gülerek bana bakıyordu. Sabır ya nasıl tatlı! İşıl eğlenceli bir şekilde bana bakarken Yalın'ın da ondan kalır yanı yoktu. Fotoğrafçı çektiği fotoğrafa bakıyordu. Aniden kızaran yanaklarımla birlikte hızla oradan ayrılırken Atlasın küçük kahkahasını duydum. Lavaboya girip elimi yüzümü yıkarken sakinleşemye çalışıyordum. Salak kafam her yer de öpülür mü adam!

"Canım tamam tamam utanma artık ama sana bir şey diyeyim fotoğrafınız çok güzel" Diyerek gülümserken bu günün bitmesini istedi.

Dış çekimin bitmesiyle birlikte yemeğe gitmiştik. Işık balayı için gidecekleri yerleri anlatırken ben sessizce dinliyordum. Onun bu kadar mutlu olması beni de mutlu ediyordu. Işıl Atlasın konuşmasıyla nefes almak için mola verdiğinde bakışlarım yanımda duran adama döndü. Yalına baktı ve üniversiteden çok yakın olduğu bir arkadaşını düğüne çağırdığını söyledi. Aslında Mert'ten bana hiç bahsetmemişti. Bunu yeni fark ediyordum. Yalın ve ışıl sorun olmayacağını seve seve birilerini çağıracaklarını söylediğinde Atlas'ın da yüzünde gülümseme büyümüştü. Bak sen demek bu Mert efendi birinci kumam...

Yemekler yenmiş sohbetler edilmişti. Yalın ışılla eve geçip üzerlerini değiştireceklerini oradan da lunaparka gideceklerini söyledikler bizi de davet etmişlerdi. Ben olumlu cevap verecekken Atlas konuşmuştu.

"Bu seferlik baş başa kalın siz hem gecenin bana bir öpücük borcu var. Onu tahsil etmem gerek." Dediğinde aniden bakışlar bana dönmüştü ben de utancımdan başımı kucağıma eğmiş ellerimle yüzümü kapatmıştım. Atlas'ın eğlenen sesi kulağıma ulaştığında onu oracıkta boğmak istedim canım kendisi bu aralar beni utandırmak için yer arıyor. Masadan kalkmış eve gideceğimi söyleyip çıkıp gitmiştim. Oradan Atlas'ın peşinden geldiğini biliyordum. Ama beklemek istemiyordum. Onun yüzünden bu günlerde domates gibi geziyordum. Bana seslense de bakmadım ona en sonunda beni kendine çevirdiği gibi omzuna almıştı.

"Atlas ne yapıyorsun" Dedim bırakması için çırpınırken

"Kaçmana engel oluyorum güzelim" Dedi arabaya yetiştiğimizde beni indirmişti. Arabaya binmem için ısrar edince tamam demiş binmiştim arabaya kendi de binince yola koyulduk.

"Yavrum seni ne zaman istemeye gelelim" Dedi gülerek
Sonunda mutlu olmaya başaracaktık. Ama bunu ışıl ve Yalın'ın düğününde Soraya bıraksak daha iyi olacaktı. Bu konuyu yemekte konuşsak daha iyi olurdu. Atlas babamla konuşacağını söylemişti. Evine yetiştiğimizde arabadan indik. Eve girince Atlas bana gömleklerinden bir tane vermişti. Üzerindeki elbiseyi gömlekle değiştirip mutfakta yemek yapan atlasın yanına gittim. İlk başta ben fark etmemiş sırtını dönmüştü. Yavaş adımlarla içkilere doğru ilerlemiştim. Dolabın kapağına dokunmamla atlasın sesi kulaklarıma ulaşmıştı.

"Sakın yavrum bu tarafa geliyorsun" Dediğinde ona inat kapağı açmış ve içki çıkarmıştım ki daha ne olduğunu anlamadan beni belimden yakalmış tezgâha oturtmuştu. Evet hepimiz ne olacağını biliyoruz. Yemek yapmaya gidiyordu ki yakasına yapışıp kendime çektim onu. O neler olacağını biliyordu. Arzu dolan gülümsemesiyle yanıma gelmiş dudaklarını hafifçe dudaklarımda gezdirerek geri çekilmişti. Onun yaptığıyla birlikte kaşlarım çatılırken çenesinden tutup kendime çekip dudaklarını dudaklarıma yapıştırmış geri çekileceğini anladığımda alt dudağını dişlerimin arasına almıştım. Acı içinde inlediğinde gülümsemiştim.. Dudağını dudaklarımdan kurtarıp boynuma yönelmişti. Bir yandan kendini bana bastırırken diğer yandan bacağımı okşuyordu. Boynumu dişlerinin arasına aldığında inlemiştim. Çalan telefonla küçük bi kahkaha almıştım. O ise küfüre diğer tarafa duran telefonu eline almıştı. Normalde olsa telefonu açmazdı. Şu durumda değil telefon kıyamet kopsa umrunda olmazdı ama beyefendi kim aradıysa açmıştı telefonu.

"Efendim kardeşim" Dedi. Onun telefonla konuşmasıyla tezgahtan inip yanına ilerledim. Büyük bir ciddiyetle karşı tarafı dinliyordu. Ellerim karın kaslarında okşadığımda Atlas kaşlarını çattı. Bakışları rahat durmamı söylüyordu ama ben duracak değildim.  Elim kaslarından erkekliğine doğru iniyordu ki elimi tutmuştu. Alt dudağımı dişlerimin arasına alıp inlediğimde elimi bırakıp dudaklarımı kapatmıştı.

"Tamam kardeşim geliriz" Dedi elini dudaklarımdan çekip boynunda öpmüştüm ki o telefonu kapatmıştı. Ondan uzaklaştığım gibi kaçacaktım ama o buna müsaade etmeden belimden yakalamıştı. Kalçamda hissettiğim sertlik yutkunmam neden olurken

"Nereye kaçıyorsun sen bakalım küçük şeytan" Dediğinde masum bakışlarımı ona atlarken o gülümseyerek konuştu.

"Tabi yavrum çok masumsun. Gel buraya" Dedi beni kucağına alırken ben itiraz etmeye başlamıştım bile.

Sonunda Atlas'ın elinden kurtulmuş birlikte yemeği hazırlamıştık. Yemek yerken Atlas bana Mert'ten bahsetmiş onu nasıl kurtardığını anlatmıştı. Tabi ikisinin hastanelik olması ayrı bi komikti. Ben buna kısa süre gülmüştüm.

İkisi de çok yakın arkadaştı. Benim ise ablamdan başka kimsem yoktu. Dediğine göre nişanı varmış ve benim Atlas'la gitmem için parmağımda bir yüzük olması gerekiyordu. Atlas'ın dediğine göre bu akşam babamla konuşacak yarın istemeyi yapmamızı isteyecektir.Ben ise her şeye tamamdım.

"İlk önce birlikte bi yemek yiyelim diyorum hem her iki tarafta sakinleşir ışıl ve yalının düğününü konuşur bizim nişanı hallederiz" Dedim kurduğum uzun cümleyle beraber derin nefes alırken Atlas dediğimi onaylamış ve yarın yemeğe halledeceğini söylemişti. Haftanın ikinci gün sözü halledelim istiyordu.

"Atlas sevgilim orası babamın okulu değil izin alamam daha yeni başlamışken bir de" Dedim gerçekten de öyleydi.

"Babanın değil ama müstakbel eşinin okulu" Dediğinde çok şaşırmıştım. Neyden bahsediyordu bu şimdi.

"Ne?" Dedim şaşkınca dediği şeyi anlamamıştım.

"Bir sürü şey oldu sana söyleyemedim. Ben senin çalıştığın okulu satın alıp kantin ihalesini kazarak o şerefsizi okuldan gönderdim" Dedi gururla şaşkınlıkla dönüp kalmıştım. Lan bu nasıl zenginlik adama bak ya marketten sakız almış gibi okulu aldım diyor yetmiyor yanında çikolata olarak da kantin ihalesini kazanmış. Yani bu demek oluyor ki ben İzinliyim. Masayı toplamaya başkamıştık ki Atlas bulaşıkları halledeceğini söyleyerek elinde tabakla mutfağa giderken ben de diğer eşyaları peşinden götürmüştüm. Masanın üzerinde duran telefonu çaldığında bakmamı istemişti. Ben de elimdekileri bırakıp almıştım telefonu elime gördüğüm isim karşısında küfür ederken atlasın soru soran bakışlarıtla banka olduğunu söylemiştim. O işine devam ederken telefonu alıp çıktım mutfaktan terasa çıktığımda elimde sessizce titreyen telefonu açmış kullağıma koymuştum.

"Atlas sevgilim sonunda sana ulaşabildim"

"Bana bak aşağlık pislik bu numarayı unutacaksın bir daha seni atlasın etrafında görür nefes bile aldığını duyarsam allah yarattı demem seni doğduğuna pişman ederim sen ne Allah'ın belası bir şeysin kızım şimdi o kafana iyi sokuyorsun bu adam benim ve sen ona yaklaşmaya kalkarsan artık sen diye bir şey kalmaz siktir git şimdi" Dedim tek nefeste söylediğim şeyle derin nefes alırken arkamı dönmüştüm ki Atlas'ı  kapıya yaslanmış bir şekilde gördüğümde gülümsemiştim  yanına geldiğinde kolları belime dolandı

"Bu gözlerde sadece sen varsın güzelim"

"Başkası olsa oyarım o gözleri" Dedim sahte bir sinirle o ise benim dediğine alayla gülmüş öpmüştü beni. ..

AMOR (GECE & ATLAS)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin