Dicle'nin Anlatımıyla
Duyduğum telefon sesiyle gözlerimi açtığımda hareket etmeye çalıştım ama belimdeki kollar buna müsade etmedi.
"Fırat."
Fırat adını seslenmemi umursamadan uykusuna devam etmesiyle beni bırakmayacağını anladığım için telefonuma uzanmaya çalıştım.
Benim haraket etmeye çalışmam Fırat kollarını gevşetsede huysuz çocuklar gibi mırıldandı.
Ben zorda olsa sırtımı yatak başlığına yaslayıp telefonu elime aldığımda Fırat başını karnıma koydu ve kollarıyla hala sıkıca sarılıyordu.
Ekranda gördüğüm Alev yazısıyla daha fazla bekletmeden açtım.
"Sen kendi evine geçip bana nasıl haber vermezsin."
Alevin kınayan bir ses tonunuyla söyledikleriyle kendimi atacağı tribe karşı hazırladım.
"Sana da günaydın Alev."
"Ne günaydını saat 2 oldu."
Alevin söyeldiği sayıyla şaşırsam da saat 6 da uyduğumuzu göz önüne alırsak normaldi aslında.
"O kadar olmuş ya, uyuduğumdan fark etmedin saati."
"Senin başına taş düştü herhalde senin şuan serdar ortaç gıybet şarkısıyla tam gaz temizlik yapıyor olmalıydın ve bana camları ne kadar güzel sildiğini anlatarak kendinle gurur duyman gerekiyordu uyuman değil."
"Fırat geldi dün ondan geç uyudum."
Fırat kendi ismini duymasıyla gözlerini yarım da olsun açarak uyku mahmuru yeşilleriyle bana baktığında elimi saçlarına daldırarak öpücük attım ona. Benim ona öpücük atmamla gülümseyerek gözlerini tekrardan kapatarak uykusuna devam etti.
"Aaa ne güzel, yarası falan yok dimi?"
Aklıma sırtındaki iz geldiğinde yutkunmakta zorluk çeksem de toparladım kendini.
"İyi iyi turp gibi uyuyor şimdi."
"Yor eki kullandığına göre yan yana olduğunuz kanaatine varıyor ve daha fazla rahatsız etmeden telefonu kapatıyorum öpüyorum seni çok ve korunmayı unutma."
Bana söz hakkı tanımadan telefonu yüzüme kapatmasıyla şaşkınca ekrana baktım.
Son yaptığı uyarı utanmama sebep olsa da çok fazla üstünde durmadım.
Korunacak bir şey mi yapıyorsunuzda üstünde durasın
İç sesimin kendince yaptığı isyana kulak asmayıp Fırat'ın yüzünü incelemeye başladım.
Keskin yüz hatları onu uykusunda bile ciddi durmasına sebep olurken uyurken masum bir çocuğa benziyordu ki büyük ihtimalle sadece bana böyle geliyordu.
Ellerim tekrardan saçlarına gideceği esnada aniden beni aşağı çekmesiyle ağzımdan ufak bir çığlık kaçtı.
Benim çığlık atmamı umursamadan başını boynuma gömdüğünde sitemle konuştum.
"Ne yapıyordun sessizce?"
Sorduğu soruyla omzuna bir tane geçirdiğimde sitemle konuştum.
"Asıl sen ne yapıyorsun? Aklım çıktı sen aniden çekince."
Başını boynumdan çıkarmadan boğuk sesiyle cevap verdi.
"Öyle gelin ağırır diye çektim daha sonra izlersin yüzümü uyuyalım şimdi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Oyunu
De TodoBorda bereliler için bir söz vardır: Ne geldiklerini görürsün ne de silahlarının sesini duyarsın göreceğin son şey bir çift göz olur. Üsteğmen Dicle Arslan'nın namlusunun ucundakininde gördüğü son şey bir çift bela olan deniz göz olur. Peki bu deni...