Dicle'nin Anlatımıyla
Annemin gözlerinde gördüğüm hüzünle sorduğum soru için pişman olmuştum.
"Anne soramadım say olur mu?"
Benim sözlerimi görmezden gelerek konuşmaya başladı.
"Annem rahatsızlığı sebebiyle ben 5-6 yaşlarındayken ölmüştü. Annem gömüldükten bir gün sonra da eve bir kadın geldi kadının yanında benim yaşlarımda bir kız vardı. Laleydi o kız.
İlk başta misafir sandım ama babama dönüp 'Baba bu kim?' diye sorduğunda anladım misafir olmadığını hatta o evde benden daha da kalıcıymış.
Babam Annemi aldatıyormuş Lale de onun o kadından olan kızı, benden 1 yaş küçük. Annem ölünce Annesiyle onu eve getirdi beni de Dedemin yanına yolladı.
Arada giderdim o eve ama bir gidişimde Babam Lale bisikletten düştüğünde onu kucağına alıp önce yarısını sarıp sonrasında da saçlarını ördüğünü gördükten sonra bir daha gitmedim o eve.
Ben bisikletten düştüğümde beni beceriksiz diyerek azarlayan adam o kıza şefkatle yaklaşıyorsa demek ki benim Babam değil o zamanda beni bu eve bağlayan bir sebep de yok diye düşünmüştüm, zaten eve de gözlerim dolu dolu döndüğümde Dedem bir daha oraya gitememi de yasaklamıştı."
Annemin anlattıklarıyla boğazıma bir yumru oturdu. Hani bir söz vardır ya her kız çocuğu Annesinin kaderini yaşar diye, bu sözün ne kadar doğru bir söz olduğunu çok iyi anlamıştım şu an.
Annemle göz göze geldik aynı acı tebessümle bakıyorduk birbirimize. Anlatmadım bir şey ama o anladı, hatta beni bu dünyada en iyi o anladı, çünkü yaralarımız denkti bizim ve yaralı denk olanlar anlardı birbirini işte bu yüzden beni en iyi Annem anlamıştı.
Kollarını açtığında sımsıkı sarıldım ona, gözümden gelen yaşları engel olmak için büyük bir savaş içindeydim aynı zamanda. Annem benim dikkatimi dağıtmak için tekrar anlatmaya başladığında tüm dikkatimle dinlemeye devam ettim.
"Dedemi çok tanımıyordum Babamla arası iyi olmadığı için evde çok sözü geçmezdi andıkları zaman da pek hoş anılmazdı."
Sinirli bir gülüş çıktı ağzından.
"Sanki kendileri çok mükemmelmiş gibi Dedeme laf ederlerdi."
"Beni o gün evden Dedemin yanına yolladılar, ilk başta giderken o evde anlattıkları gibi biridir diye gitmek istemedim ama aslında en mutlu zamanlarımı yaşayacağım adamın yanına gidiyormuşum da haberim yokmuş.
İlk gittiğim zaman 2 ay boyunca Dedemden korktuğum için köşe bucak kaçmıştım.
Yemek dışı odamdan dışarı bile çıkmıyordum, yemeğe indiğimde de Dedem soru sorarsa cevap veriyordum cevaplarımda tek kelime halindeydi."
"Peki nasıl düzeldi bu durum Anne?"
Yüzünde oluşan tebessümüyle anlatmaya devam ederken sesine yansıyan heyecanıyla sanki tekrar yaşıyor gibiydi o anları.
"Gecenin bir yarısı evde bir ses var çocuğum ya merak ettim sesin geldiği yeri arıyorum, en son bir odaya girdim içeride eski siyah bir piyano. Dedem piyanonun başında piyano çalıyor ama parçayı öyle bir çalıyor ki sanki parçayla bir bütün gibi o kadar kusursuz ki.
Ben kapının önünde durdum büyülenmiş gibi dinliyorum o da kendini kaptırmış fark etmedi benim kapıda olduğumu.
Parçayı bittirince de döndü arkasını, tabi ben hala parçanın büyüsündeyim Dedem de bir anda arkasını dönünce de korktuğum için kaldım olduğum yerde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Oyunu
CasualeBorda bereliler için bir söz vardır: Ne geldiklerini görürsün ne de silahlarının sesini duyarsın göreceğin son şey bir çift göz olur. Üsteğmen Dicle Arslan'nın namlusunun ucundakininde gördüğü son şey bir çift bela olan deniz göz olur. Peki bu deni...