Dicle'nin Anlatımıyla
Nefes nefese kaldığımızda ayrıldık. Başımı boynuna koyarak nefesimi düzenlemeye çalıştım.
"Şehla'm, yüzüme bakar mısın?" diyen Fırat'la başımı daha çok boynuna gömdüm.
"Şu an benden utanmanı gerektirecek bir şey yok. Onun için yüzüme bakar mısın?" dediğinde kafamı yavaşça boynundan kaldırdım.
Alnımdan öpüp geri çekildi, "Hadi gel geri gidelim." diyip atlara yürümeye başladı. Bunu utandığım için yaptığının farkındaydım.
Atlara binip geri döndüğümüzde görevli yanımıza gelip konuştu.
"Tebrik ederim Hanımefendi daha önce Ay'ın üstüne binen olmamıştı ilk defa siz oldunuz." dedi sesinde belli olan bir takdir etme ses tonuyla.
"Teşekkür ederim Beyefendi." dedim.
Görevli başka işleri olduğu için ordan ayrılırken Ayı da yanında götürmüştü
Fırat elini belime sararak yönlendirmeye başladığında karşı çıkmayıp ayak uydurdum.
Büyük bir çiçek alanına geldiğimizde Fırat elini belimden çektiğinde çiçeklerin yanına ilerledim. "Burası hem hayvanlarla ilgilenilen hem de tarım yapılabilen bir çiflik. İstersen çiçeklere bakım da yapabiliriz." diye sorduğunda ona döndüm "Sen istiyor musun çiçeklerle uğraşmayı?" diye sordum.
"Senle yapacaksak ben her şeyi yapmayı isterim." diye cevap verdi. Nereye düşüyorduk?
"Öyle mi?" diye sordum. Öyle dercesine başını eğdi. "Yalnız sen böyle yaparsan şımarırım baştan söyleyeyim Yüzbaşı." dedim.
"Şımar eğer şımarınca böyle küçük bir kız çocuğu gibi tatlı olacaksan sen hep bana şımar." diye cevap verdi.
Yapma işte bunu! Böyle yapınca ne yapacağımı bilmiyorum? Bazen ona sevgimi gösteremiyormuş gibi geliyor bu beni kötü hissetiriyor.
"Hadi gel bakalım, yapacağımız çiçek bakımları var." diyerek beni çiçeklere yöneltti.
~~~
Yerde duran hortumu görünce aklıma gelenle Fırat'a baktım, arkası bana dönük bir şekilde çiçeklere bakıyordu.
Hadi Dicle gün intikam günü yaparsın sen.
İç sesimin verdiği gazla elime hortumu alıp sonuna kadar açarak Fırat'a döndürdüm.
O bunu beklemiyor olacakki "Lan!" diye tepki verdi. "Aaa insan hiç sevgilisine lan der mi? Sana hiç yakıştıramadım Sevgilim." dedim sahte bir üzüntüyle. O sudan kaçarken nerden bulduğunu bilmediğim bir hortumla dönüp beni ıslatmaya başladı.
"Hii!" diyerek geri gitmeye başladım. En sonunda su savaşımız bittiğinde Fırat bana büyülenmiş bir şekilde baktı. "Dicle böyle durma sen böyle durdukça seni öpesim geliyor." dediğinde yanaklarımı kızardığına emindim.
"Biz çok ıslandık hadi gidelim." diyip arkamı yürümeye başladım. Fırat arkamdan bağrarak "Utanınca ne yapacağını şaşırıyorsun Şehla orası ters yön çıkış diğer tarafta." dediğinde elimi alnıma varmamak için zor tuttum.
Aferin Dicle rezil olma konusunda üstüne yok.
Arkamı dönüp doğru yöne yürümeye başladım. Fırat beni arkamdan takip ederek geldi.
Çiftlikten çıkıp hemen eve gittik sonuçta üstümüz ıslaktı, her ne kadar ordan verilen tutumları ıslatmış olup kendi kuru kıyafetlerimizi giysekte saçlarımız hala ıslaktı, hasta olmak istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Oyunu
CasualeBorda bereliler için bir söz vardır: Ne geldiklerini görürsün ne de silahlarının sesini duyarsın göreceğin son şey bir çift göz olur. Üsteğmen Dicle Arslan'nın namlusunun ucundakininde gördüğü son şey bir çift bela olan deniz göz olur. Peki bu deni...