Aras Ali Keskin [Karahanlı];
Tim, hâlâ bizim Pusat yüzbaşıyla öz kardeş olduğumu sindirememişti. Durmadan bize bakıyorlardı.
"Komutanım, biliyorum haddim değil buna karışmak ama siz nasıl aynı timdesiniz?" Serdar'ın sorusuyla Eray elleri bağlı olduğu için başıyla Serdar'ın koluna yaslandı ve başını sürttü.
"Canım komutanım abiciğim, iç sesim senin dış sesin vallaha! Ne kadar da ortak yönümüz var değil mi?!" Serdar koluyla itip ters bakışlar attı,
"Git öteye! Sırnaşma!" Sonra bize döndü, ben anlatmak istemediği belli eden bakışlarla Pusat yüzbaşıya baktım. Derin bir nefes aldı.
"1995 tarihinde annem doğum yaptı, biz hepimiz sevinçle kardeşimizi beklerken bebekler karışmış. Biz fark etmedik bunca sene, hal ve hareketleri bizden bağımsızdı ama yine de şüphelenmedik. Bize hiç benzemiyordu, ailemizi mahvetti. Hepimizin uzun zaman önce aramızı bozdu. Kardeşlerim zarar gördü, abim onun yüzünden şehit olmuş meğersem..." dediğinde boğazıma bir yumru oturdu.
Benim bir abim daha mı vardı?
Hemde şehit mi olmuştu?
"Kız kardeşimiz doğacaktı, onun yüzünden kaybettik." Sertçe yutkundum.
"Seneler sonra telefon geldi babama, gerçekleri anlatmışlar. Sonra DNA testi falan doğru çıkmış, yani Aras Ali'yle bu time geldiğimizden beri öz kardeşiz." Dediğinde time baktım. Hepsi şaşkınlık ve hüzün dolu gözlerle bize bakıyordu.
"Peki neden aynı soyadını almıyorsunuz?" Dedi İlker, Pusat yüzbaşı sessiz kaldı.
"Bu saatten sonra bazı şeylerin pek anlamı kalmıyor, İlker."
"Ama komutanım, aile bu. Kolay mı öyle elinizin tersiyle itmek?" Dedi bu sefer Yağız.
"Kolay değil, Yağız. Ama sende bu işin içinde olsan benim gibi kabul etmezsin." Dediğimde hepsi sessizleşti.
Kim aşağılandığı kişiyle aile olmak ister Yağız?
Pusat yüzbaşıyla göz göze geldim, nefret dolu bakışlarımı üzerine boşaltıp geri önüme döndüm. İçeriye giren iki adam bana yaklaştı. Oturduğum yerden kaldırıp götürmek için yeltendiler.
"Nereye götürüyorsunuz lan?!" Dedi Pusat yüzbaşı.
Gözlerim yaşardı!
"Sakin ol! Konuşmaya!" Gözlerimi devirdim. Sürükleyerek çıkardılar beni oradan. Rutubet kokan koridorlardan geçmiş bir odaya girmiştik, o şerefsiz, kendisini doğru düzgün koruduğunu sanan korumaları, uzun boylu, yapılı ve sert bakışlı bir adam vardı.
Beni ittirdiler öne doğru, daha doğrusu itmek istediler. Onların yaptığıyla sabır çekip iki adım attım öne.
"He, hoş geldin!" Dedi, etrafı süzüp alayla güldüm.
"Siz burada korunduğunuzu mu düşünüyorsunuz?" Ayağa kalkıp yanıma geldi. Çocuğa gülümser gibi gülümseyip işaret parmağını bana doğrulttu.
"Bak sen çok şımardın ha, abiler kızar yoksa sana." Dedi gülerek. Arkadan bağlı ellerim yüzünden bir şey de yapamıyordum!
Aklıma gelenle dibine girdim, alaylı suratına kafamı geçirdim.
"Ah!" Burnunu tutarak o adamın ayaklarının dibine düşmüştü. Adamları üstüme yürüyecekken durdurdu.
"Sakin ol, komutan. Kafanda ne sağlammış ha!"
"Senin gibi boş değil, ondan." Dediğimde güldü. Sonra ciddileşip ayağa kalktı ve yakalarıma yapıştı.
"Gebertirim lan seni! O sevgilini de alı-" dizine tekme attım, önümde eğik dururken karnına geçirdim bu sefer. Öksürdü iki kere sertçe. Yanındaki adam bana doğru koşup sertçe yumruk attı, yerimden oynamazken bir daha atmaya kalkıştı ama o adamın konuşmasıyla hemen yerine geçti.
"Yeter! Ben buraya konuşmaya geldim, Fadi! Adam dövmeyi izlemeye değil!" Dedi sert ve kalın sesiyle.
Adı Fadi'ymiş demek ki...
Peki o adam kim?
Neden beni hırpalayacakları zaman durdurdu?
≠
HADİ YALLAAHHH

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐀𝐫𝐚𝐬 𝐀𝐥𝐢 | 𝐆𝐞𝐫𝐜̧𝐞𝐤 𝐀𝐢𝐥𝐞𝐦
De Todo"Sen hep böyle cevap olarak başını mı sallarsın?!" Başımı salladım. Kaşları çatıldı, o güzel mavi gözlerini gözlerime dikti. "Gıcık mısın Aras?!" Bilmem anlamında başımı sallayınca sabır çekti. "Başın kopsun Aras!" Kaşlarım çatıldı. "Tövbe de!" Bens...