'31'

6.8K 743 187
                                    

Aras Ali Keskin [Karahanlı];

Aileyi zar zor göndermiştim, Serkan'la odadaydık. Serkan, doktorun neredeyse ayaklarına kapanacak şekilde yalvarmıştı bugün çıkmak için.

Yarası evet çok ciddi değildi, yani bizim için ciddi değildi.

Çıkacağımızı öğrenen aile de akşam yemeğine çağırmıştı yine. Pusat yüzbaşı yüzünden bir adım bile atmazdım o eve ama Hülya Hanım ve Adar o kadar çok ikna etmeye çalışmışlardı ki, onaylamayan bir şey söyleseydim utanmadan ağlarlardı herhalde,

Zaten anlamadığım bir şey vardı, onların bu ikna çabalarına Serkan'da katılmıştı.

Şimdi ise gülümseyerek yatağında yatıyordu.

"Sen hayırdır lan?" Dedim tek kaşım hava şekilde.

"Ne hayırdır?"

"Gülümsüyorsun ya, enayi!" İnanamaz gözlerle baktı bana.

"Ben? Ben gülümsüyorum?"

"Evet!"

"Hassiktir oradan!" Dediğinde gözlerime devirdim. Telefonuma gelen bildirimle baktım hemen.

Ahu: Aras, yanıma gelir misin ya?
Ahu: Annemlerin doktorla konuşması gerekiyordu, çıktılar
Ahu: Acil!!!!

Hızla ayağa kalkıp Serkan'a bir bakış attım, hâlâ gülümsüyordu mal mal. Haline gülüp çıktım odadan ve yan odaya girdim.

Ahu'ya o gün çiçek götürdüğümde saçma bir şekilde sorgulayan doktor vardı. Ben kapıyı kapatınca bakışları bana döndü. Elindeki menekşelerle bekliyordu ayakta. Kaşlarım çatıldı.

"Güzelim?!" Dediğimde Ahu baka kaldı bana, yanına geçip kolumu omuzlarına attım.

"Ahu?" Dedi it.

"Sevgilin mi?" Başını salladı usulca. Gülümsedim belli olmayacak şekilde.

"Ben daha fazla rahatsız etmeyeyim o zaman, sen menekşe seversin. Bırakayım şuraya çiçekleri."

"Ahu, menekşe sevmez." Dediğimde sertçe yutkundu.

"Olsun, hediyem sonuçta." Deyip bıraktı ve geçmiş olsun dileklerini ben bir yerlerine monte etmeden çıktı.

"İyi ki çağırmışsın!" Dedim kenardaki sandalyeye otururken. Gülümsedi bana bakarken, başını yatağın üst kısmına yasladı ve mavi gözleriyle yüzümü taramaya başladı.

"Ne oldu? Niye öyle bakıyorsun?" Gülümsemesi genişledi.

"Sanırım seninle tanışmasaydım bu kadar çok gülmezdim, Aras Ali." Dedikleriyle çatılı kaşlarım düzeldi.

"Sanırım bende sevmeyi öğrenemezdim, Ahu..." dediğimde baka kaldı suratıma.

"Ay! Ne?! Se-" dışarıdan gelen bir sürü adım sesiyle birbirimize geri döndük.

Unuttuk lan biz!

"Abimler ve annem! Onları unuttuk, Aras Ali! Ne diyeceği-" demesine kalmadan kapı şafak operasyonu yapar gibi açılmıştı.

Üç meymenetsiz adamla Ahu'ya tıpa tıp benzeyen minyon bir kadın girdi içeriye. Ya da Ahu ona benziyor desek daha doğru olurdu. Adamların gözleri bende takılı kalmıştı.

"Kim bu lavuk, Ahu?" Lavuk mu?

Taner babacığım!

"Abi..." ayağa kalkıp boğazımı temizledim ve üçüne doğru yürüdüm ağır adımlarla. En büyüğü olduğunu kanaat getirdiğim adama elimi uzattım.

"Aras Ali." Dedim sadece, başıyla küçük bir selam verip elimi tuttu ve sanki canım çok acıyacakmış gibi sıkmaya başladı. Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum.

"Yiğit! Ahu'nun büyük abisiyim!" Dedi sonuna baskı uygulayarak. Ellerimi ayırınca yanındakine ilerledim,

"Yağız! Ahu'nun ortanca abisiyim!" Diğeriyle göz göze geldik, büyük ihtimalle yaşlarımız yakındı.

"Oğuz! Ahu'nun küçük abisiyim!" Annesine ilerledim, gülümsedim hafifçe ve uzattığı elini tuttum.

"Derya ben, Aras oğlum." Dedi Ahu gibi gülümseyerek.

"Ahu size benziyor, güzelliğini sizden almış." Dediğimde Yiğit öksürdü bir kaç kere. Derya Hanım'ın gülümsemesi genişledi.

"Çok teşekkür ederim iltifatın için, oğlum." Mutlu olduğunu belli eden ses ile dedikleriyle Ahu'ya baktım.

Gözlerini kırpıştırarak gülümsedi. Korkusu gözlerinden okunuyordu ama.

"Sen hayırdır lan benim kardeşime güzel falan diyorsun?!" Dedi sinirle Yiğit. Ahu ayağa kalkmaya çalıştı hızla, canı acıyınca ona doğru koştum. Kollarından destek verdim kalkması için.

"Yavrum, ne yapıyorsun?" Dediğimde bir elini sırtıma sardı.

"Aras Ali'yi babam tanıyor, abi!" Dedi sinirle.

"Ama biz tanımıyoruz, Ahu! Onu ne yapacağız?!" Oğuz'un dediğiyle sinirle gözlerini kapattı.

"Biz sana yetmiyor muyuz, Ahu?! Buna ne gerek vardı?!" Dedi Yağız.

"Yetmiyorsunuz! Bir kere gelip iyi misin, neden moralin bozuk, diye sordunuz mu?! Bir şeye üzüldüğümde yargısız infaz yapacağınıza bir kere destek oldunuz mu?! Milletin bir tane abisi, dünyalara bedel! Benim üç tane abim dünyanın D'si olamıyor ya!" Dedi gözünden bir damla yaş akarken.

Sırtımdaki eli tişörtümü sıktı sinirle.

"Her şeye bir kısıtlama, oraya gidemezsin, onunla konuşamazsın, mesleğini düzgün yap, insanlara yaklaşma! Benim insanlara değil de size yaklaşmamam lazım!"

Ebesinin nikahı anasını satayım!

Niye bu kadar kısıtladınız lan kızı?!

"Akşam bu konunun noktasını baban atar, kızım! Boşu boşuna sinirlenme, kendine zarar verme." Derya Hanım'ın dedikleriyle yüzünü bize çevirdi. Yavaşça geri yatırdım yatağa, üstünü beline kadar örtüp yüzüne düşen perçemlerini kulağının arkasına sıkıştırdım.

Yiğit'ler camın kenarına sessizce dizilmişti.

"Yavrum, bu akşam yokum yanında. Serkan'ı götürmem lazım."

"Serkan iyi değil mi?"

"Dedim ya dün güzelim, kedi gibi." Kıkırdadı. Alnını öpüp Derya Hanım'a döndüm. Gülümsüyordu.

"Dikkat et oğlum."

"Sizde Derya Hanım. Tanıştığıma tekrardan çok sevindim." Gülümsemesi genişledi. Son kez Ahu'ya bakıp çıktım odadan.

🧚🏻‍♀️

GİTMEM LAZIMMM.

𝐀𝐫𝐚𝐬 𝐀𝐥𝐢 | 𝐆𝐞𝐫𝐜̧𝐞𝐤 𝐀𝐢𝐥𝐞𝐦Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin