° eleven ° Rawoon'a ihtiyacım var. Öpüşmek istiyorum...

415 19 21
                                    

İki gün sonra

Arabaların, insanların bile pek uğramadığı boş bir sokaktaydım. Okuldan çıkmış yine ve yine eve bile uğramadan yeni keşfettiğim yere resim yapmaya gelmiştim. Bu defa kimsenin ne arkadaşlarımın, ne de evdekilerin haberi olmadan yeni bulduğum yere kaçmıştım.

Geçen gün okul çıkışı yanıma sonradan eklenen ji-su ile grafiti yapmaya gittiğim de, burayı son dakika dolaşırken keşfetmiştim. Genel de inşaat içlerine yapmayı severdim, tabi bazen tıpkı bugün ki gibi boş sokak duvarlarına spreyleri mi boşaltmayı tercih ederdim.

Yine aklımda olan, beni karıştıran durumları unutmak için resmetmeye çalışıyordum. Yatağımda ne kadar dönüp dursam da o salak öğretmen aklımdan katiyen çıkmamıştı...

Gerizekalı bir gelmişti, edepsizliğiyle aklıma kazınmıştı.

Çıkmadıkça ise uyku bile uyuyamaz olmuştum. Resmen öğretmenlerin seksine tanıklık etmiştim, üzerine bir bakışmamız yüzünden basketbol maçını kaybetmiştim. Her şeyin üzerine de bu adamın öğretmenim olduğunu öğrenmiş, bana kırptığı gözleriyle bakışmıştım.

Unutamıyordum...

Benim gibi kızıl saçları, siyah gözleri, bana göre büyük olan ve arsızca işler yapan elleri hiç umursamadığımı sanarken aklıma yer edinmişti. İğrençti her şey... Fetişim falan mı vardı ki bana benzeyen saçlara, damarlı ellere? Sanki kendi dertlerim yokmuş gibi şimdi bir de öğretmenim olacak o adamı düşünüyordum.

Bu ceza gibiydi...

Acayip gıcık olmuştum ona, o gün bana ceza verdiğin de. Ama iki gün sonra kırptığı gözleri ona gıcık olmamdan da ileriye gitmemi sağlamıştı. Kırmızı tutamlarına parmaklarımı dolayıp, saçlarını hadsizce çekme isteğimi uyandırmıştı dört bir yanımda.

İşte şimdi spreyi sıkarken bile dalıyordum. Gözlerimin önünde sinsice tebessüm eden dudaklar, bana göz kırpan gözler beliriyordu. Daldığım yerden çıkmak içinse başımı saniyeler sonra tıpkı şimdi ki gibi iki yana sallıyordum.

Dikkatimi çeke çeke öğretmen olacak edepsiz çekmişti.

Lanet!

Bir kaç dakikanın ardından düşüncesizce dalıp gittiğim sırada yaptığım çizimi gördüm. Görmemle ise dudaklarım aralanırken altımda ki file çoraba parmağımı geçirip çekiştirmiştim.

"Hay sikeyim." şuan karşımda duran çizim büyük bir gerçeklikti. Sorun içeriyordu. Bir çiçeğin ortasına giren, usulca sızan parmaklar... Düşüncelerime hükmeden parmaklar çiçeği genişletmişti.

Ben neler düşünüyorum tanrım. Cidden iyi değildim. Öğretmenimin parmaklarına çiçek açtırmıştım. Cidden-cidden iyi değildim. Ayrıca İngilizce öğretmeni de eminim çiçek gibi değildi, çiçek açtırmam saçmalığın daniskasıydı.

Resmen tam olarak şuan karşımda yaptığım resime bakarken o aptalın kızıllarını yolasım geliyor, gözlerine parmaklarımı geçirerek oyasım geliyordu.

Pembe panteri mi sıkma isteği alttan alta beynimi dürtüklüyordu.

Resmen okulda yapmaması gereken aptallığı yapıp suç işliyor hem de aklıma her saniye girmeyi başarıyordu. İki tokat hak ediyordu da neyse ki şiddet yanlısı değildim. Yanii... Her neyse gerçeklere gelecek olursak kurtulamıyordum işte, ne çizim yaparken ne de uyurken. İsyan ediyordum öğretmenin değişmesine, sınıfta kardeş uğruna kalmama. Belki şuan okulu bitirseydim yüzünü görmezdim...

"Ahh cidden..." kendi kendime konuşup, spreyimi sallayarak çizdiğim resmin üzerine tuttum.

Geri alamayacağım çizimi karaladım ama üzerine sprey sıkmaya da parmaklarım varmıyordu... Duraklanmış ve resmi tekrar incelemeye başlamıştım.

● The Monster İnside Me ●Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin