"Utandırmasana hyung." Yanımda oturmuş benimle birlikte çikolata yerken konuştuğum canım hyung'um beni utandırmaktan başka bir şey yapmıyordu.
"Adamın eline kurulmuşsun Jimin, bununla seni utandırmazsam ölürüm ben." Diyerek omuz atmasıyla gözlerimi devirdim.
Evet ona hayatımda yaşadığım gelişmeleri dakika dakika anlatmıştım. Anlatmamam gereken yerleri de anlattığım için rezil olmuştum. Anlatırken ise tek tek yaşadıklarımın üzerinden geçmiştim ve bu sonunda derin derin soluma mı sağlamıştı.
Heyecanlanmıştım. Elleri, gözleri, dudağımı yakan teni. Sanki anlatırken yaşamıştım. Tekrar öpmüştüm ben'ini. İçim de bu öpücüğün gerçek olması için çığlık atan yön çok fazlaydı. Ağır basıyordu, bana ateş attırıyordu.
"Vay be demek bay kim spor odalarında öğretmen inletiyor." Hyung'umun takıldığı noktayla yastığımı yüzüme kapayıp gecenin bir köründe çığlık atmıştım.
Bir gerçek vardı elleri hala aklıma hükmetse de yaptığı gerçek artık sinirimi bozuyordu. Bir kadına dokunmuştu, belki hala daha dokunuyordu. Sonuçta aramızda hiçbir şey yoktu. O da benden hoşlanıyor mu veya etkileniyor mu bilmiyordum. Fakat bir gerçek vardı öğrenmek istiyordum.
"Ne olacak peki? Biliyorsun o öğretmenin, bir aşk yolu düşünüyorum da çok zor." Demişti. Haklıydı da. Diyelim ki sevgili olabildik, idare öğrenirse o da okuldan atılırdı ben de. Zaten sevilmiyordum, bahaneleri de olurdu. Peki ben atılmamak için ilk kez hoşlandığım bir adamdan vazgeçe bilir miydim bilmiyorum.
"Benden hoşlanıyor mu bilmiyorum bile."
"Onu öpmüşsün ve bir şey dememiş Jimin?" Dememişti, belki de yaptığım hareketi hazemetmeye çalışıyordu. Kırılmamam için beni azarlamamış olabilirdi de.
"Bence bu konuyu kapayalım ve yorganımın altına girelim. Yarın da jungkook'u kıskandırayım." Sinsi bir tavıra bürenipte dediğimle ense köküme şaplak yemiştim. Yine de kıkırdamadan duramayıp onu da kendimle yorganın altına sokmuştum.
"Linda da, bay Kim'den hoşlanıyor biliyorsun değil mi?"
"Ne?" Sorduğu soruya karşılık bütün yüzüm düşerken elim ayağıma dolaştı. Kendi mi yorganın içinden çıkartıp yatakta doğruldum çünkü zaten bilinen bir gerçekti bu. Sadece bu kadar kesin söylemesi üzüyordu.
"Sana daha da bilenir bay Kim ile ileriye gidersen." Haklıydı yine ve yine. Zaten düşman gibiydik, seviyesini arttıracağı kesin olurdu.
"Beni özellikle bile şikayet edebilir." Demiştim.
"Doğru edebilir ama sen geri durur musun yine de?" Sorduğu soruyla yastığa kafasını koymuş bana bakan hyung'umun gözlerine baktım. Beni tanıyordu, hem de çok iyi tanıyordu.
Cevap vermedim. Ben de bilmiyordum, cavbı bilinmez sorular hala vardı. Fazlasıyla hem de... Bu yüzden sessizce tekrar yatıp hyung'uma sarıldım. Beni bu gece dinlediği için minnettardım ona. Yargılamadan yanımda olması paha biçilemezdi.
"İyi geceler hyung."
"İyi geceler tatlım."
_____________Yazar'dan
Sarı dalga dalga uzun saçları omuzlarında dağılmıştı. Dolgun dudaklarını daha dolgunlaştıran lip balmın kokusu sınıfta yayılıyor, dikkat topluyordu. Teninin beyazlığı sınıfta kıskançlık kokularının yayılmasını sağlasa da genç oğlan kendini kapatmış bir halde resmini kağıda resmediyordu.
Kara kaleminin başını kendini dünyaya kapadığı için dudaklarının arasına alıp, usulca ısırarak eziyordu. Başarılı olduğu derslerin yanı sıra resim sevgisi öğretmenini de hayrete düşürüyordu. Bir öğretmenden bile daha güzel çizim yapabiliyordu sarışın oğlan.
![](https://img.wattpad.com/cover/369669317-288-k497716.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
● The Monster İnside Me ●
Fanfiction"Aslında konuşmak için biraz geciktik değil mi? En başında aklımdakileri sana sormam gerekti. Sevgililer böyle yapardı ama ben yapamadım. Mesela bu ilişki de yeteri kadar diyalog kurmadan seninle öpüşüyoruz, senin bana her dakika dokunmanı istiyorum...