Rüzgar yüzüme çarptıkça hızlı hızlı nefes almaya çalışıyordum. Araba o kadar hızlı gidiyordu ki yüzüme vuran rüzgar tenimi yakıyordu. İçimden araba da olmadığımı gözlerimi kapayarak bağırıp, kendime haykırsam da yüzüme vuran rüzgar gerçeğin ne olduğunu niteliyordu.
Nefesim her dakika içim de kargaşa yaratırken miğdem sanki parçalanıyordu. Gözlerimi istemesem de aralayarak karşıma bakmamamla yol çizgilerinin hızla bitişi nefes borumun iyice daralmasını sağladı.
Başımı yüzümün kızardığını hissederken bay Kim'e çevirip ona beni anlaması için baktım. Geriliyordum, polisten kurtulduğumu içim de haykırma çabalarım yolun bir anlık bozukluğuyla tekrar bertaraf oluyordu.
'Araba da değilsin jimin, sakin ol." araba da olmadığımı bana bakmayan bay kim'le kendime sesli bir dille dile getirip tekrar önüme baktım.
Sertçe yutkunup defalarca sabır çekerken iyice nükseden miğdemle ellerimi karnıma sardım. Kulağım bir anlık çınlarken ayaklarımla istemsizce olduğum yerde kasıldım. Dayanmaya çaba harcamaya çalışırken yakında olduğu halde sanki uzaktan geliyormuş gibi hissettiğim sesle başım ona doğru çevirdim.
"Jimin, iyi misin? Neyin var?" dönen başımla zor da olsa endişeli gözlerini fark etmemle, karnımı tutan bir elim vitesin yakınında duran koluna uzandı.
Kolunu tutmamla dayanamayarak onu sarsmam bir olurken, dayanamayıp öğürmemle bir elimde ağzıma kapandı."A-araba-arabayı d-durdur..." konuşmam öyle sessiz çıktı ki beni duydu mu bilemedim. Ama saniyeler için de duran arabayla kapıyı açıp kendimi yere bırakmam, ve boğazımı yakarcasına kusmam bir oldu.
Öyle çok boğazım yanıyordu ki içimden imdat diyordum. Canım yanıyordu, kusmayı hiç sevmezdim. Bunu bana her defasında yapan arabalardan nefret ederdim. Arabaya istemeden bindiğim her defasında bu durumlarla karşılanırdım.
Kendime bin defa arabada olmadığımı bağırsam da duygularım benimle oyun oynar, kulağım çınlar, başım kusana kadar dönerdi. Tıpkı şuan öksürüklere boğulduğum anda bile miğde suyum boşalana dek kusmam, acıyı iliklerime kadar hissetmemi sağlıyordu.
"Derin nefes al Jimin. Nefesini düzenle, sakin olmaya çalış..." hızlı hızlı nefes alış verişlerimin arasında yanıma çömelmiş olan bay Kim'e bakıp onu dinlemeye çabaladım. Saçımı tutan ellerine minnettardım...
Her nefeste daha da derin nefes alıp verdim. Etrafımda hissettiğim güzel kokuyla ellerim yumruk olurken gözlerimi yumdum. Ara sıra öksürürken yumruk yaptığım elimle dudaklarımı çeneme doğru silip gözlerimi araladım.
"Şşşt ağlama hayır, hayır." gözlerimi aralamamla yaşlar teker teker yanağıma damladı. Boğazımın acısı gözlerimi yaşartmıştı ve nefesim düzeldikçe göz yaşlarıma hakim olamamıştım.
"B-boğazım a-acıyor..." gözlerine bakarken zorla konuştum. Sırtıma yavaş yavaş geçti dercesine vuran onun dediklerimle ayaklanıp, beni koltuk altlarımdan tutup arabanın koltuğuna oturtmasıyla geri yere çömelmişti.
"Araba da su yok, biraz burada bekle alıp geleyim olur mu?" bacaklarımın arasında kalan ona göz yaşlarımla bakmaya devam ederken, bana sorduğu soruyla hiçbir şey düşünmeden başımı boynundan gelen güzel kokuya gömdüm.
"Hey-" yaptığım haraketle sesi tenime çarpmasıyla elimi omzuna sarıp gömleğini avcuma alarak sıktım.
Boynu öyle güzel kokuyordu ki başımı oracığa gömersem acım geçecek gibi hissetmiştim. Burnumu koku yatağına sürterken dudaklarımı aralayıp tenine dudaklarımı değdirdim. Kokusunu sakin bir solukla solurken boğazımın acısının cidden azaldığını yutkunuşlarım göstermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
● The Monster İnside Me ●
Fanfiction"Aslında konuşmak için biraz geciktik değil mi? En başında aklımdakileri sana sormam gerekti. Sevgililer böyle yapardı ama ben yapamadım. Mesela bu ilişki de yeteri kadar diyalog kurmadan seninle öpüşüyoruz, senin bana her dakika dokunmanı istiyorum...