Parmaklarımın arasına usulca yerleştirdiğim sigara, kucağında oturduğum oğlanın belimde ki elinin varlığını düşünüyordum. Dudaklarıma yasladığım sigaradan derin bir nefesi içime hapsederek gözlerimi usulca yumdum. Artık bu durum hoşuma gitmiyor gibiydi.
Yoongi hyung, baştan beridir dur yapma dese de hoşuma gittiğinden yaptığım şeyler artık sıkıyordu. Rawoon'un kucağında sanki artık mutlu değildim. Dudaklarımı öpme isteğine yüzümü çevirerek karşılık veriyordum. Yine de kucağında sigara mı içecek kadar da rahattım.
Rawoon ise her şeyime tamam diyor kabulleniyordu. Ona hissettirmiştim istemediğimi. Dudaklarımı öpmesini istemediğimde ki gözlerinde ki bakış aklımda dönüp duruyordu. Fakat esas düşüncelerime hükmeden yeni bir şey vardı, benini öptüğüm adam.
Dudaklarımda ki tenin hissi hala içimi okşuyordu. O gün gerçekleştirdiğim eylem dönüm noktamdı belki de. Yine de bay Kim'den tek bir cümle duymadım öpücükle ilgili. Sadece at'tan indik, onun yavaş adımlarıyla benim ise yaptığımın farkındalığıyla oluşan hızlı adımlarımla hayalimi süsleyen crovlete tekrar binmiştik.
Hoşuma gitmişti onu öpmek. Bir şey demese de gözlerinde yakaladığım karanlık beni içine hapis etmişti belki de. Yaptığım eylem yüzünden geri de çekilmemiştim. Veya hareketlerimde bir kısıtlama da bulunmamıştım.
Üzerimde onun ceketi, altımda mini eteğim o arabayı sürerken ayağa kalkarak kollarımı iki yana doğru açmıştım. Belki başkası olsa suspus kesilirdi, fakat ben öyle değildim. Yaslandığım ön camın beni tutmasına izin verirken ıssız yolda rüzgara, kuşların seslerine karşı son sesimle bağırmıştım. Tabi sonrasında ise içim boşalana kadar kusmuştum...
"Kuş gibi özgürüm."
O an sloganım bu olurken bir kurt gibi ulumuştum. Yanımda onun varlığından belki de güç almıstım. Çünkü ters bir tepki vermemişti öpücüğe. Arabadan indiğimde ise kısa bir görüşürüz demişti. Üzerimde giyili olan ceketini isteme gereği bile duymamıştı. Hoş vermeden kaçardım da orası ayrıydı.
"Hey bıldırcın yumurtam!" Yoongi hyungun bağırtısıyla istemsizce rawoon'un kucağında zıpladım. Öyle bir kulağımın dibinde bağırmıştı ki eminim zarım zedelenmişti.
"Hyung ne bağırıyorsun ya! Altıma sıçtım!"
"Duymuyorsun oğlum. Ulaşamıyoruz sana bu günler de adam akıllı." Bağırtıma karşılık Taeyong'dan aldığım cevapla iki elimle kulağımı okşadım. Tamam haklı olabilirlerdi. Kendimi biliyordum, yaptığım hareketleride.
Onlarla buluşmam düşüncelerimle başa çıkamamam yüzünden azalmıştı. Üç gün önce ki öpücüğüm yüzündense kendimi sakin bir düşünce içine girebilmek için kısıtlamıştım. Bunun içinde arkadaşlarımla görüşmemek ve okula gitmemek vardı. Bu yüzden ayrı kalmıştık.
"Yine düşünüyorsun? Biz ne konuşuyorduk az önce söylesene bir." Diyen Jungkook ile dudak büzdüm. Dinlemediğim barizdi.
"Bira aldınız mı diye sordun. Rawoon almadım dedi." Kafadan atmıştım.
"Önünde bira şişesi dikliyor rawoon, sende kucağında aynı şişeden zıkkımlanıyorsun. Sence konu bu mu?" Diyen yoongi hyung'a karşı nefesimi tuttum.
"Neyse! Diyoruz ki şu bizim alt sınıflardan birinde zorbalık mevzusu varmış. Yeonjun on bire gittiği için fazla ilgili bu konuya çünkü için de cinsel taciz de var ve bir şey yapılmıyor." Taeyong'u dinlerken istemsizce dişlerimi sıkmıştım. Okulumuz resmen zorbalıktan geçilmiyordu. Bir haftaya kadar ben de görüyordum bu zorbalığı fakat herkes benim gibi şanlı değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
● The Monster İnside Me ●
Fanfiction"Aslında konuşmak için biraz geciktik değil mi? En başında aklımdakileri sana sormam gerekti. Sevgililer böyle yapardı ama ben yapamadım. Mesela bu ilişki de yeteri kadar diyalog kurmadan seninle öpüşüyoruz, senin bana her dakika dokunmanı istiyorum...