Bugün de okulun sonuna gelmişti beyaz tenli oğlan. Biyoloji öğretmeni sınıftan çıkarken yerin de gerilmiş, çoktan çantasını hazırlayanlar ise sınıftan ayrılmıştı. Başını sıraya yaslayıp, dudaklarını bir tur yalamadan önce ise kendi aralarında konuşan üçlüye baktı. Onlar da tıpkı Jimin gibi bir anda kendisine bakmıştı. Devamın da ise beyaz tenli sırasından kalkıp, çantasına eşyalarını tıktı.
Bay Kim'le dersi olduğu için hızlanması gerekse de ortalama bir hızda oyalanmaya devam etmişti. Bu sırada ayaklanan kızların ıslığı ile gözleri onlara kaysa da sadece derin bir nefes aldı. Başını gözlerini devirerek iki yana saklarken çantasını tuttuğu gibi sırtına takıp kapıya yürüdü.
İşte tam bu anda telefonundan mesaj sesi gelmişti. Ardından ise saniye geçmeden yüzüne yediği buz gibi dondurma toplarıyla olduğu yere çakıldı. Yine ders almamışlardı. İçinden imdat diye bağırmak geçse de dişlerini sıktı. Sertçe kapadığı göz kapaklarına doluşan yaşları geriye itmeye çabaladı.
Sinir artık göz yaşını tetikliyordu.
"Evet kızlar şimdi sıra ikinci raunta!" şaşa'nın sesinin ardından gözlerini aralayıp gelecek darbeden kaçınacaktı ki başının üstünden dökülen soğuk kahvelerle ellerini yüzüne kapadı. Bunların bitmesi için ise sabır dilerken göğsünden ittirildi.
"Senin yüzünden ailemizden azar işittik gerizekalı. O çeneni kapalı tutsaydın ceza yemeyecektik. Hepsi senin suçun küçük orospu!" şaşa konuşup her darbesinde Jimin'in göğsüne vururken diğer kızlar öylece izliyordu.
"Bu yaptıklarımız hiçbir şey bunları sakın unutma. Her gün kafandan aşağıya bir şeyler dökülecek kaynar suya kadar bunu aklına kazı sürtük." Üzeri ıpıslak olan oğlan acımasızca konuşan kızı zar zor duyuyordu.
Göğsü sinirden şişip kalkıyor, nefes hızına hakim olamıyordu. Sıkı sıkıya yumduğu gözleri yanıyordu. Teni buz kesmişti, tıpkı için de bir yerlerin kestiği gibi. Burnunu istemsizce susan kızla çekerken, elleri yumruk oldu ve içinden saydı. Gözlerini araladığında ise yüzüne gelecek olan eli gördü. Hızlı bir hareket, ağır bir viraj ve en sonunda elini kaldırarak şaşa'nın elini yakaladı.
"Sadece kızsınız diye bir şey yapmıyorum. Gücümüz eşit değil, yoksa koymuştum bir tarafınıza ucubeler." Bileğini tuttuğu kızla beraber dişlerinin aradından konuştu. Üç kız da oğlanın dedikleriyle yüzlerini buruşturmuştu ki oğlan tuttuğu kızın bileğini geriye doğru iterek bırakmıştı.
"Nonoşa bakın hele, bize neler de diyor." Arkadaşının itilmesiyle bu defa misa söze atılmıştı ki Jimin sinsice sırıtmıştı.
"Daha hiçbir şey demedim gerizekalı. Yeonjun hadi gel tatlım!" Dedikten sonra kızların şaşkın bir tavırla kaşları havalanmıştı.
"Hyung çekerken sinir krizine girdim. Öldürücem bunları ahh! Yolarım kızım sizi!!!" İçeriye manken edasıyla giren oğlana gözler dönerken, söyledikleri ile Jimin munzur bir tavırla dudak büzdü.
"Boşver Yeonjun, çünkü birlikte bitireceğiz aptal sürüsünü. Çektin mi yaşananları?" Derken yeonjunun elinde sıkı sıkı tuttuğu telefona bakmıştı. Sanki bir hırsız gelecekmişte telefonunu çekip alacakmış gibi sıkıyordu.
"Çektim çektim! Al bak bakalım olmuş mu?" Mutlulukla ciyaklayarak konuşan oğlanla uzatılan telefonu eline almıştı. Hemen galeriye girerek kaydedilen video'yu görmesiyle açmış, ve ilk üç saniyesine bakmıştı. Çantasını sırtına taktığından itibaren hepsi çekilmişti.
Arkadaşı gerçekten bir adım sonrasını düşünen birisiydi. Tıpkı kendisi gibi...
"Şimdi ben özel dersime gidiyorum. Siz de yediğiniz bokunuz da boğulun ezikler. Hadi gel Yeonjun kopyalatmamız gereken bir video var. Ne yazık bir takım gerizekalılar bizi yorulmak zorunda bıraktı." Durdurduğu videonun ardından acımasızca konuşurken kızların yüzünde ki sararıp bozarmalara saniye saniye şahit olmuştu ikili.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
● The Monster İnside Me ●
Fanfiction"Aslında konuşmak için biraz geciktik değil mi? En başında aklımdakileri sana sormam gerekti. Sevgililer böyle yapardı ama ben yapamadım. Mesela bu ilişki de yeteri kadar diyalog kurmadan seninle öpüşüyoruz, senin bana her dakika dokunmanı istiyorum...