Müdürün odasının kapısında bekliyordum. İşler fena karışmıştı çünkü sözlerimi dizeleri ğim sırada sınıfa müdür girmişti. Ve tabi ki müdür de gerizelılarla beni odasında konuşmak için çağırmıştı. Bu yüzden kötü hissediyordum. Benden kesin ailemi çağırmamı isteyecektir ama annemi de okula getirtmek istemiyordum.
Hayatıma karışmasa da, sorun da olsun istemiyordu. Linda desek öğrenmesiyle kahkaha tufanına tutardı, çünkü sorunlarımdan her daim zevk alıyordu. Ona o zevki de tattırmak istemiyorum.
Şimdi ise üçlünün gülerek çıkmasıyla sıra bana gelmişti ve oturduğum sandalyeden kalkıp derin bir nefes almıştım.
Odaya girdiğim de bana bakan adamla gözlerimi devirmek istedim. Bay Kim'i dinlemediği için, konuşma yapmak zorunda olduğum için. Evet bay kim stres yaptığımı anlamış gibi müdüre genç onlar demişti fakat itliği tutmuştu yaşlı moruğun. Derste bile durmamızı istememişti.
Bana büyük garezi vardı.
"Geç bakalım otur." ayakta beklediğim sırada dediği ile geçip koltuğa oturdum.
"Ailenden birini okula getirmelisin. Terbiyesizliği sineye çekecek birisi olmadığımı bildiğini umuyorum." Beni konuşturmadan konuşmaya başlamasıyla içimden bu moruğu boğma hayalleri kurdum.
"Bir şey demeyecek misin? Anlat kendini neden küfrettin? Sebebsiz yere yemekhane de kızların üzerine yemek döktükten sonra başlamış bu kavganız doğru mu?" Sorusuyla kaşlarım çatılmıştı. Cidden hakkımda yalan mı konuşmuşlardı?
Yani ben sikmeyeyim de güzel küfürlerimle kim siksin? Küfürlerimle beste yapsam bu başlayan sinirim kendini sineye çekmezdi.
"Hah! Siz de buna inandınız mı? Benim kimseye bulamayacağımı bilmiyor musunuz? Okulunuzda en başarılı öğrencilerin arasındayım ben, unutmamanız gerekir." Dudaklarımdan sinirli bir nida koparken sert bir tavırla konuşmuştum. Evet küstah görünebilirdim bu saatten sonra çünkü dediklerimi bilmesi gerekti.
"Jimin ne kadar zeki olduğunu biliyorum, velâkin üzerine başına bakınca- her neyse ailenden birini okula istiyorum. Notu okudum, biliyorsun sadece seni suçlu bulsaydım disiplin kurulunu toplardım. Ama inandığımdan ailenle konuşmak istiyorum sadece." Konuşurken anlamam için elleriyle destek vermişti sözlerine. Başta kılık kıyafetime söz edeceğini anlamıştım, fakat umurum dışıydı orası ayrı. Sadece başımı sallamıştım.
"Bugün okul sonunda bekliyorum."
"Pekii." Dediğine onay olarak kullandığım kelimeyi uzatmıştım. Buna hafif kaşlarını çatmasıyla yavaşça ayaklanmış, eliyle gidebilirsin diye göstermesi ile odadan ayrılmıştım.
Evet zaten bu konuşmanın böyle gideceğini biliyordum. Bu yüzden fazla saşıralacak bir şey yoktu ama şu aile sorununu çözmem gerekti. Annemi kesinlikle çağırmazdım, baba desen zaten noksan.
"Üff!" Gözlerimi kapayıp sesli bir inleme bıraktım.
"Jimin!" Kulağımı okşayan sesle kalbim bir anda civciv misali cik cikledi. İçim her defasında cidden tuhaf oluyordu. Bir meydan okuma vardı içimde bunu kontrol altına ise alamıyordum. Gözlerimin önünde yine oynayıp duran rüya ve edepsiz parmaklarının çıldırıcı hareketleri yüzünden güç almak istercesine eşofmanımı sıkıca kavradım.
Saçma sapan tavırlar sergiliyorsun. Hem de öğretmenim yüzünden...
Neyine bu kadar takıldın Jimin.
Bunun sonu fetişten çıkıyor...
"Nasıl geçti?" Ona dönmemi beklemeden önüme geçerek soru sormuştu. Boyu benden uzun olduğu için başımı hafifçe kaldırıp gözlerine baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
● The Monster İnside Me ●
Fanfiction"Aslında konuşmak için biraz geciktik değil mi? En başında aklımdakileri sana sormam gerekti. Sevgililer böyle yapardı ama ben yapamadım. Mesela bu ilişki de yeteri kadar diyalog kurmadan seninle öpüşüyoruz, senin bana her dakika dokunmanı istiyorum...