Hande Baladın
Zehra beni bırakıp gittiğinden beri hâlâ aynı yerde oturuyordum. Ayağa kalkıp eve gidecek gücü kendimde bulamamıştım. Orurmuş öylece yere bakıyordum, düşünemiyordum bile.
" Pardon, iyi misiniz."
Duyduğum naif sesle başımı yerden kaldırıp sesin sahibine baktım. Yaşlı bir kadındı ve endişeli bir yüz ifadesiyle bana bakıyordu. Etrafıma baktığımda havanın karardığını yeni fark etmiştim. Bakışlarımı yeniden yaşlı kadına çevirdiğimde tekrar konuştu.
" Kötü görünüyordun rahatsız etmek istemedim ama kapatıyoruz."
Anlayışla başımı sallayıp gülümsedim.
" Özür dilerim, hiç fark etmedim."
" Gidecek yerin var mı kızım senin."
Gidecek bir yerim var mıydı sahiden. Şu an yokmuş gibi hissediyordum çünkü beni ben yapan tek insanı kaybetmiştim.
" Sanırım artık yok."
" Yardımcı olmamı ister misin."
" Teşekkür ederim, ben artık gideyim."
Kadın usulca başını salladığında oturduğum yerden kalktım. Bacaklarım yürüyemeyecek kadar güçsüzdü sanki. Ama farkında olmadan burada oturarak geçirdiğim saatler değildi. Zehra'nın söylediği her şey doğruydu ve o gidince bu yükleri tek başıma yüklenmek zorunda kalmıştım sanki. Bunu çok önce hak etmiştim ama yinede o bana sabretmişti. Ağır adımlarla yola çıkıp arabama bindim, kollarımı direksiyona koyup alnımı üzerine dayadım. İlişkimize zarar verdiğimi fark edemeyecek kadar kör müydüm cidden. Arabayı çalıştırıp eve doğru sürdüm, eve yaklaştıkça orada beni bekleyen tek şeyin kocaman bir karanlık olduğunu bilmek şimdi daha ağır geliyordu. Siteye ulaştığımda adamdan inip eve ilerledim. Anahtarı kapıya taktığımda derin bir nefes alıp açtım. Düşündüğüm gibiydi, ortama kocaman bir karanlık hakimdi. İçeri girip kapattığım kapıya yasladım. İçimi kaplayan karamsarlık ve boğulma hissiyle elim tişörtümün yakasına atıp çekiştirdim. Kendimi zorla kapıdan ayırıp odaya yürüdüm. Zehra bütün eşyalarını toplamakta geç kalmamıştı. Ona dair ne varsa hepsi gitmişti bunun birbirimize zaman vermekle bir alakası yoktu, bu bir vedaydı ve ben engel olamamıştım. Kendimi yatağın yanına bırakıp Simge'yi aradım.
" Efendim Handan."
" Simge."
" Hande?. Ne oldu."
Telefonu açtığındaki neşeli sesi endişeli bir hal almıştı.
" Kaybettim."
" Neyi kaybettin Hande. Ne oluyor."
" Zehra'yı."
" Neredesin geliyorum."
" Gelme."
" Ne demek gelme Hande, söylesene neredesin."
" Bütün eşyalarını almış."
" Ayrıldınız mı."
" Hak ettim değil mi."
" Evde misin sen."
" Evdeyim."
" Geliyorum bekle."
Telefonu kapattığında dizlerimi kendime çekip başımı yasladım. Çaresizlik hissi içimi kavururken yaptığım aptallıklara bir yenisini eklememek için direniyordum. Şu an her nekadar Selen'i öldürmek istesem de bu olanlara sebep olan benim yaptıklarımdı. Kapı çaldığında başımı kaldırıp iç çektim, kapıyı açmak için ayağa kalktığımda Zehra'nın askıda bıraktığı elbisiye baktım. Geride bıraktığı tek şey benim ona aldığım elbiseydi. Göğsüme oturan ağırlıkla kapıya yöneldim, açtığımda Simgeyle göz göze geldik. Gözlerim hemen dolduğunda hiçbir şeyi sorgulamadan direkt olarak kollarını belime doladı. Yalnızlığım hafiflemişri ama karanlığım giderek artıyordu.