Hande Baladın
" Kapatmalıyım bebeğim ama unutma. Bizi sadece sen bulabilirsin olmayı en çok sevdiğim yerdeyim. Ve unutma bu büyük gösteri sen gelmeden başlamayacak. Ama acele etsen iyi olur acısına son vermek gerek."
" Ne demek acısına son vermek."
Silahı boşluğa ateşleyip telefonu kapattığında kahkaha atarak bana döndü.
" Nasıl korktu ama."
Karnını tutarak kahkaha atmaya devam ederken bakışları tekrar beni buldu.
" Aa pardon ya sen konuşamıyordun değil mi."
Yanıma gelip ağzıma tıktığı bez parçasını çıkardığında ondan tiksindiğimi belli eden bakışlarımı üzerine diktim. Silahı alnıma dayayıp başımı geriye doğru itti.
" Şu iğrenç bakışlarını üzerimden çek de beynini patlatmayayım."
" Ona bir kez daha bebeğim diye hitap edersen kimin beyni patlayacak göreceğiz."
" Öyle mi yaralı ceylan ne yapacaksın çok merak ettim."
" Ellerimi çöz de ne yapacağımı sana göstereyim."
" Ben yürek mi verdim sana yemekte. Aa pardon ben sana yemek vermedim değil mi ya. Aklımdan çıkmış."
Gülerek ayağıma tekme attığında bağlı olduğum sandalyeden üzerine doğru atılmaya çalıştım. Tabiki de başarısız bir atak olmuştu.
" Sen ne yapacaksan yapsana hadi."
" Ama söyledim ya Hande'cim seni tek başıma öldürürsem ne zevki kalır. Zehra'nın bu gösteriyi en ön sıradan izlemesi gerekiyor."
" Buradan kurtulduğumda ölmüş olmayı dileyeceksin."
Sinsi bir gülümsemeyle yüzüme doğru eğilip silahı çenemin altına dayadı.
" Ancak ölmüş olursam buradan kurtulabilirsin zaten."
İçimdeki yüzüne tükürme isteğimi bastırdım. Silahı aşağı indirip bulunduğum odadan çıktı. Bir evin bodrumunda gibiydim. İlk başta bir depo olduğunu düşünmüştüm ama burası kesinlikle geniş bir bodrumdu. Etrafımda kednimi kurtarabileceğim bir şeylerde yoktu. Bunu uzun bir süre planlamış olmalıydı. Başımı geriye atıp gözlerimi kapattım Zehra perişan halde olmalıydı. Sadece bunun için bile Hâle'nin hayatını cehenneme çevirecektim.
Zehra Güneş
Telefonu fırlatıp kendimi koltuğa bıraktığım anda silah sesi tekrar kulaklarımda çınladı. Unutmaya çalıştığım o güne tekrar dönmüştüm namlunun ucunda savunmasız bir şekilde bekleyen Hande ve korkak gibi koridorda bekleyen ben. Ellerimle kulaklarımı kapatıp gözlerimi sıkıca yumdum şu an tekrar bu kâbustan uyanmayı diliyordum ama gözlerimi açtığımda beni sakinleşsirmek için sarılacak bir Hande yoktu her şey son derece gerçekti. Korkudan yüzü kireç gibi olmuş Simge abla tam karşımda oturuyordu. Artık beni sakinleştirmek için çabalamıyordu bile çünkü onun da yüzünde aynı korku vardı. Nasıl bir tepki vermem gerektiğini bilmiyordum şu an ne yapmalıydım. Mesela ortalığı yakıp yıkmalı mıydım, kendimi odaya kapatıp Hande gelene kadar ağlamalı mıydım yoksa şu an olduğu gibi bir köşede oturup düşüncelerimle kendime işkence etmeye devam mı etmeliyim. Bir film izliyor olsaydım bu kadın da ne aptal sevdiği insan tehlikede oturmuş aptal aptal boşluğa bakıyor bir şeyler yapsana derdim. Ama bu bir film değildi ve ben ne yapacağımı bilmeden çaresiz, acınası bir halde burada oturuyordum. Simge ablanın telefonu iç sesimle arama girdiğinde bakışlarımı ona yönelttim.