46.BÖLÜM

19 3 0
                                    

Ramazan Yiğit'in elinden telefonu aldı ve açtı.

"Alo?"
"Komutanım çok-- bı saniye sen komutanım değilsin sen kimsin?"
"Tanışalım delikanlı, ben Uzman Çavuş Ramazan Bingöl"
"Ha komutanım afedersiniz bı an tanıyamadım"
"Problem değil"
"Yiğit komutan yok mu?"
"Yok"
"Komutanım bana yardım edin"
"Noldu?"
"Komutanım ben Yiğit komutanımdan istemeden ayrıldım. Kendimde değildim ve ona istemeden bağırdım çağırdım eminim ki onu çok kırdım ne yapacağım komutanım ben? Ben Yiğit komutanım olmadan yaşayamam o benim herşeyim..."
"Anladım, peki Yiğit nerde?"
"Bilmiyorum komutanım gidebileceği her yere baktım. Annesinin mezarına, Esra'nın mezarına, uçuruma, her yere komutanım her yere"
"Oralara gideceğini nerden biliyorsun?"
"Onu yeterince seviyorum, nereye gideceğini tahmin etmek zor değil benim için"
"Hakan bişey sormak istiyorum"
"Tabiki komutanım"
"Yiğit'e bişey olsa mesela ellerine ve ya saçlarına falan, ne yaparsın?"
"Eğer ciddi bişey değilse iyileşmesi için elimden geleni yaparım ama ciddi bişeyse ve benim yüzümden olduysa intihar ederim komutanım, bunu neden-- yoksa Yiğit'e bişey mi oldu?"
"Yok yok merak etme Yiğit gayet iyi sadece kırgın, ona neden bağırdın?"
"Komutanım kendimde değildim"
"Kendini kaybedecek kadar neye sinirlendin?"
"Komutanım bir çocuk var... Önce Melis'e şimdi de komutanıma göz dikmiş... Ben onun o bakışlarına dayanamadım komutanım... Yiğit komutan benim en çok gözlerimi sever ve o çocuğun gözleri benimkillerden daha sinsi ve çekici komutanım.. bı an Yiğit komutan ile göz göze gelecekler diye ödüm kopuyordu komutanım, Yiğit komutanı kaybetme korkusu bütün vücudumu sarmaladı komutanım, kaç gündür saçma sapan kabuslar görüyorum..."
"Ne görüyorsun Hakan?"

Hakan boğazını temizledi çünkü ağlamak üzereydi.

"Komutanım ben bugün olan şeyi daha önce rüyamda görmüştüm.. Yiğit komutan o çocuk ile göz göze gelince o çocuğa aşık oluyor ve beni terk ediyordu. Komutanım ben  o an sanki Yiğit komutanı kaybettim sandım gitti sandım, kötü duygularla uyandım ve bu yüzden bugün bütün gün agresiftim.
Yiğit komutan yüksek sesten nefret eder biliyorum ve bunu bilerek bugün iki defa Yiğit komutana bağırdım ama üçüncü kez bağırdığımda dayanamadı komutanım... Yiğit komutanın gözündeki hayal kırıklığı ve üzüntüyü görebiliyordum ama gerizekalı gibi yine ona bağırdım ve yetmiyormuş gibi bir de ondan ayrıldım komutanım ben artık bir hiçim... Eğer Yiğit komutan beni affetmezse birdaha--"
"Affedecek Hakan merak etme"
"Ama nasıl komutanım?"
"Ben sizi barıştıracağım merak etme"

Yiğit telefona bakakalmıştı gözleri dolmuştu.

"Komutanım"
"Efendim Hakan?"
"İyi mi?"
"Pek değil Hakan, biraz incindi"
"Ne oldu komutanım?"
"Hiç Hakan sadece elini yanlışlıkla bıçak kesmiş"
"K-Komutanım... Size yalvarabilirim ama ona iyi bakın lütfen komutanım, ona bişey olsun istemiyorum, onu kaybetmek yada ondan uzaklaşmak istemiyorum. komutanım o benim herşeyim.."
"Merak etme Hakan iyi bakacağım"
"S-Sağol..."

Telefondan nefes alma ve burun çekiş sesleri gelmeye başladı.

"Ağlıyor musun sen?"
"Özledim komutanım... Ya affetmezse? Ya birdaha onu göremezsem ya onu kaybedersem? Komutanım yapamıyorum onsuz katlanamıyorum"
"Tamam lan ne duygusallaştın hemen"

Ramazan Yiğit'i su almaya gönderdi.

"Komutanım"
"Noldu?"
"Sesini duyabilir miyim?"
"Tabi telefonu veririm konuş"
"Hayır hayır o kadar cesaretim yok"
"Tamam o zaman sen sesini kapat ben telefonu buraya saklayayım dinle"
"Görüntü açar mısınız?"
"Açayım"

Ramazan görüntüsünü açtı ve Hakan'a kocaman gülümsedi. Telefonu arabanın içinde bir yere sakladı ve Yiğit'in gelmesini bekledi. Yiğit geldi ve Ramazan'a suyu verdi. Hakan Yiğit'in şişmiş ve kızarmış gözlerine baktı ağlayacak gibi oldu.

"Nasıldı?"
"Kim?"
"Hakanım"
"Bi dakika ya sen ona kızgın değil misin?"
"Hayır Ramazan o benim birtanem nasıl kızayım ona? Ben sadece beni terkettiği için bu kadar kötüleştim."
"Özledin mi?"
"Çok özledim Ramazan, çok özledim bebeğimi"
"Bebeğini? Ne zamandan beridir öyle sesleniyorsun?"
"Of Ramazan off işin gücün kıskançlık"

Yiğit'in gözleri dolmaya başladı.

"Bak gene ağlayacaksın abi yine noldu?"
"Ona ilk bebeğim dediğim zaman... O kadar tatlı gülümsedi ki o an sonsuza kadar beraber yaşayacakmışız gibi hissettim...
Bana sarıldı Ramazan o sarılışın son sarılması olduğunu bilmiyordum... O kadar tatlı kızarmıştı ki onu sabaha kadar öpmek istedim.."
"Abi"
"Noldu Ramazan?"
"Hakan'ı şuan başka biri ile görsen naparsın?"
"Böyle bir olasılık yok ki"
"Nasıl yani?"
"Benim Hakanım beni terketse bile benden başkasına yâr olmaz tamam mı? O sadece benim Hakanım.... Ah be Hakanım.."
"Sizi duyuyor olsa ne dersiniz?"
"Hiçbir şey... Onu çok seviyorum Ramazan"
"Abi Hakan da seni çok özlüyor"
"Bende-- sen nerden biliyorsun?"
"Az önce konuştuk da Hakan'ı görmeliydin--"
"Anlatma Ramazan anlatma yüreğim dayanmaz"

Ramazan Yiğit'e baktı sonra arabayı sürmeye başladı.

"Nereye gidiyoruz?"
"Hakan'ın evine"
"Hayır hayır hayır Ramazan olmaz"
"Neden komutanım?"
"Onunla yüzleşecek gücüm yok Ramazan lütfen, bayılmamı istemiyorsan yapma gitmeyelim"

Ramazan arabayı kenara çekti. Yiğit cebinden 2 tane sinema bileti çıkardı.

"Al yarın Bahar ile git"
"Sende niye iki tane sinema bileti var?"
"Hakanım ile gidicektim ama.. galiba o bensiz gitmeyi seçti"
"Saçmalama abi al şunu yarın Hakan ile gideceksin"
"Gitmeyeceğim Ramazan, onu uzun bir süre göremem gerçekten yüreğim dayanmaz"
"Kırgın olduğun için mi?"
"Hayır Ramazan, o benim bebeğim ona karşı kırgınlığım bir kaç saate yok olur ama onu her gördüğümde canım yanar onu bir kaç gün göremem"
"Hala sevdiğin çok belli"
"Nerden belli?"
"Ona kırgınken bile ona 'bebeğim' yada 'Hakanım' diye hitap ediyorsun"

Yiğit bir kaç saniye Ramazan'ın gözlerine baktı.

"Ramazan biliyor musun Hakanım'ın gözleri o kadar güzel ki"
"Ee?"
"Onun gözlerini görünce huzur geliyor Ramazan"

Yiğit cebinden Hakan'ın fotoğrafını çıkardı ve bakmaya başladı. Bakarken sebepsizce gülümsedi ve bunu Hakan ve Ramazan da gördü.

"Niye sırıtıyorsun?"
"Baksana Ramazan, Hakanım gülüyor burda. Bebeğim benim..."
"Ya sen iyice takıntı haline getirdin bu çocuğu ha"
"Seviyorum Ramazan seviyorum"

Yiğit Hakan'ın fotoğrafına kocaman bir öpücük kondurdu.

"Biraz daha bak içine düşeceksin"
"Keşke Ramazan keşke..."

Yiğit biraz daha izledikten sonra sarhoş gibi olmaya başladı.

"Abi"
"Efendim?"
"Niye bu kadar çok seviyorsun onu?"
"Bilmiyorum Ramazan, o tam anlamıyla harika biri
gözleri, dudakları, gülüşü, öpüşü, kızdığında bile tatlı kısacası harika"
"Peki ya ben?"
"Kıskanıyor musun?"
"Yoo sadece eskiden beni daha çok severdin, artık sanki mesafe koymuş gibi soğuk davranıyorsun ve eskiden her gün her saniye gördüğüm Yiğit'i artık görev hariç hiç bir yerde görmüyorum"

Ramazan Hakan'ın onları izlediğini ve duyduğunu unutmuştu.

"Hakan kısa bir sürede senin herşeyin oldu ve sen beni tamamen unutttun."
"Senin bir karın var Ramazan"
"Sen Hakan ile yakınlaşmadan önce de bir karım vardı ama sen umursamıyordun, sorun ne? Yanlış bişey mi yaptım?"
"Yok canım sadece.. bilmiyorum Ramazan"
"İstemeden bir hata yaptıysam kusura bakma"
"Yok canım ne hata yapacaksın."

Ramazan Yiğit'e bakmayı bıraktı ve arabayı sürmeye başladı.

"Nereye gidiyoruz?"
"Eve"
"Kimin evine?"
"Benim evime"
"Tamam"

Yiğit yine Hakan'ın fotoğrafını izlemeye başladı.

"Hakanım, bebeğim ne güzel gülüyor şekerparem benim"
"Abi neyin peşindesin?"
"Anlamadım?"
"Kıskandığımın farkındasın öyle değil mi?"
"Hayır, istemeden oldu, birdaha olmayacak"

Yiğit sustu ve yine fotoğrafa daldı. Bir süre sonra fotoğrafı gülümseyerek izlemeye başladı. O sırada Hakan da Yiğit'i gülümseyerek izliyordu. Sonunda eve vardılar. Ramazan Yiğit'i içeriye götürdü ama kendisinin arabada biraz işi vardı...

*Devam Edecek...

Komutan Ve İlk Aşkı | Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin