B-43: Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak

5 0 0
                                    

Alaz:

'' Hayır Rhea!!!''

Gözlerimi açtığımda yatakta olduğumu fark ettim. Neredeyse her gece aynı kabusu görüyordum. Karis Rhea'nın boğazını kesiyor ve aramıza yüzlerce insan giriyordu. Anka ateşim hiç olmadığı kadar güçlü yanıyordu ama hareket edemiyordum. O gün yaşadığım her şeyi aynı şekilde her gece tekrar tekrar yaşıyordum. Bu benim cezamdı. O gün onu koruyamadığım için onsuz yaşamaya devam ettiğim için çekmem gereken cezaydı.

Yüzüğe her baktığımda bir gün tekrar beyazlayacağını düşünüyordum. İlk bir sene kafayı yemek üzereydim. Ne yaparsak yapalım Rhea'nın ne yaşadığına dair ne de bedenine dair hiçbir iz bulamamıştık. Uluslar yavaş yavaş desteklerini çekmeye başladığında hissettiğim çaresizliği hala hissedebiliyordum. Eğer Rhea benim yerimde olsaydı çok daha fazla çabalayabilirdi. Kral olduğumda daha güçlü olacağımı hissettim. Ama bu da hiçbir işe yaramamıştı! Umutlarım tükenirken Asina ile evlendim. Artık bütün ulusların kontrolü benim elimde olacaktı.

Ama yine olmadı! Ne yaparsam yapayım, ne kadar güçlü olursam olayım hiçbir şey değişmiyordu! Hiçbir ilerleme olmadığı gibi hayatımın kontrolü de gitmeye başlamıştı. Kendinin o olduğunu sanan yalancı bir kadınla evlenmiştim. Bu yetmiyormuş gibi katili hiçbir şey yokmuş gibi etrafımda dolaşıyordu.

Karis! Bazen gece rüyalarımda ona türlü türlü işkenceler yaptığımı görüyordum. Rhea'ya dair bir ipucu bulabileceğim umudu ile onu öldüremiyordum. Rahiplerin bu işle ne kadar ilgisi olduğundan emin değildim. Toprak Rahibi'nin gerçekten üzüldüğünü hissetmiştim. Elimde ki tek ipucu Karis'ti. Canlı ya da değil Rhea'nın bedenini bulduğum an onu öldürecektim. Peşine ne kadar adam takarsam takayım hiçbir şey bulamadım.

Simurg olduktan sonra ki ikinci ulusların toplantısı için ortak saraya gelmiştik. Asina'nın toplantı için görkemli hazırlanmasına daha fazla dayanamayarak bahçeye çıktım. Nereye gittiğimi fark etmeden kendimi o kapının önünde buldum.

Buradan nefret ediyordum. Rhea varken her şey daha güzeldi, daha katlanılırdı. O varken yaşamak yaşamaktı. Her şey daha canlı daha hayat doluydu. Bu kapının ardındaki onu benden almıştı. Garip bir dürtü ile kapıyı açtım. Buraya ilk girdiğimde ki canlılıktan eser yoktu. O kara parçasının üstünde Rhea'nın ne kadar güzel göründüğünü aynı netlikte hatırlıyordum. Birden orada bir ateş yanmaya başladı. Bir beden iki kolu zincirlerle yukarı kaldırılmış duruyordu. Bir beden mi yoksa...

'' Rhea sen misin!'' ona doğru yürümeye çalışırken suyun içine girmiştim. Alevler daha da artmaya başlamıştı.

'' Rhea lütfen sensen bana bir işaret gönder.'' Su ilerlememe izin vermiyordu.

'' Sana ona yardım etmeni söylemiştim.'' Üzgün bir adamın sesi kafamın içinde yankılandı.

'' Simurg...'' o zamandan sonra ilk defa benimle konuşuyordu.

'' Onun nerede olduğunu biliyorsan lütfen bana söyle.''

'' Üzgünüm Anka. Ben yalnızca seninle iletişim kurabilirim. Onun dışında olan şeyleri göremiyorum. Onun ruhunda bir hasar ortaya çıktığı için sana ulaşmam çok zor oldu.''

'' Ne yapacağım söyle lütfen.'' Yalvarıyordum.

'' Geç kaldın Anka. Her şey için çok geç kaldın.''

Bu cümle kafamın içinde defalarca yankılandı. Karşımda gördüğüm beden havaya karışarak yok oldu. İşte o an anladım.

Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Ulusların Yok Oluşu: Ateş Ulusu'na İtilen Toprak PrensesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin