Medya : Demir
Ne kadar zaman geçti, neredeyim bilmiyorum. Göz kapaklarımı açmaya zorladıkça başımda bir zonklama oluşuyordu. Gözlerimi sokağın ortasında açtığımda kulağımda tanıdık bir sesin sahibi vardı. Demir korku dolu bir ifadeyle bana bakıyordu, ''Yazgı, duyuyor musun beni güzelim. İyisin tamam mı iyisin.'' Kendi kendine konuşuyor gibiydi.
''Ne oldu bana ? '' Çatallaşmış sesim boğazımı acıtıyordu.
''Bayılmışsın,'' hayır bayılmadım birisi bana bir şey enjekte etti. Hatırladıklarımla şok içinde doğrulmaya çalıştım. ''Dur ani hareket etme, hastaneye gitmemiz lazım. Ya da ambulans bilemiyorum. Sen bana tutun şimdi sadece, ne olduğunu hatırlıyor musun ? ''
Kafamı belirsizlikle sallarken boynuma keskin bir acı girdi. Acı içinde suratımı buruştururken Demir beni kucağına almış, arabaya doğru taşıyordu. Arabaya bindikten sonra hatırladıklarımı anlatmaya koyuldum, ''ben sigara alacaktım yokuşu indim sonra boynuma bir iğne batırıldığını hatırlıyorum. Hatta iki tane de adam vardı yanımda yüzlerini net göremedim ama vardı birileri, sonrası yok hatırlamıyorum.'' Demir söylediklerime kaskatı kesilmişti. ''Ne oluyor inan bilmiyorum ama başım ağrıyor sadece. Başka bir şeyim yok yani hastaneye gitmemize de gerek yok. Hem ne kadar baygın kalmışım, saat kaç ? '' Başımı ovarak gözlerine baktım.
''Yirmi dakika oldu sanırım, sen çıktıktan on dakika sonra çıktım ben de abin konuştu durdu. On dakikadır da seni arıyordum, Yazgı aklımı kaçıracaktım seni öyle görünce.'' Gözlerinde ki korku hala hakimdi, ''hadi gidelim hastaneye içimiz rahat etsin ne olursun.'' Başımı usulca hayır olmaz dercesine salladım, ''Demir annemler içeride, şimdiye kadar bile meraklanmışlardır zaten daha fazla merak etmesinler. İçeri geçelim, lütfen. Kötü hissedersem gidelim, şu an iyiyim. Gerçekten.'' Hafifçe gülümseyerek baktım yüzüne. İlk kez böyle bir şey yaşıyorum, aslında deli gibi korksam da belli etmemeye çalışıyordum.
''Şu düğün bitsin, hemen gideceğiz. Tamam mı güzelim ? Gel şimdi bir elini yüzünü yıkayalım. Düğünden sonra götüreceğim seni, itiraz istemiyorum.'' Hakikaten de itiraz istemeyen gözlerle bakıyordu, başımı salladım sadece. Elime döktüğü suyla yüzüme hafifçe su çarptım, ''makyajım bozulmuş mu ? '' Masumca sorum üzerine suratında hafif bir tebessüm oluştu, ''Hayır, hala çok güzelsin.'' Sözlerine inanarak ellerimi de yıkayıp elime verdiği peçeteyle kurulandım. Arabanın aynasından bozulmadığını söylediği aslında bozulan makyajımı düzeltmeye çalıştım.
''Gidebiliriz, ben önden gideyim sen sonra gel.'' Bakışlarıyla onayladığında beni düğün salonuna kadar yürütüp kapıda bekledi. Başımda hala ağrı vardı ama dayanamayacağım kadar kötü değildi. Hafif bir gülümseme kondurdum yüzüme ve oturduğumuz masaya doğru yürüdüm. Herkes bıraktığım gibi oturuyordu, Ayça kendi masasına geçmiş bana bakıp sinsi sinsi gülümsüyordu. Onu görmezden gelerek kendi yerime geçtim. Derin beni sorgular gözlerle tarıyordu, '' sonra anlatırım.'' Diyerek sandalyeye sindim. Gelin masası hala boştu. Ortam hafif müzikle, insanların konuşma sesiyle inliyordu. Derken gelin ve damat salona giriş yaptı, Esin gelinliğinin içinde kuğu gibiydi. Gözleri aşkla sevgilisine bakıyor, ağır adımlara yürüyorlardı. İlk danslarını yüzümde hafif bir gülümsemeyle izledim. Ben de bir gün biriyle evlenecek kadar çok sevecek miydim, Demir ve ben onlar gibi olabilecek miydik ? Ben onlara hülyalı hülyalı bakarken Demir salona girdi, üzerine tam oturmuş takım elbisesinin ceketini çıkarmış, beyaz gömleğinin kollarını bileklerine kadar sıyırmıştı. O farkında değildi belki ama ben de dahil olmak üzere salondaki herkesin gözü üzerindeydi, o ise bana bakıyordu. Bakışlarında hissettiğim şeyse benim hayal ettiklerimin aslında onun da hayalleri olduğuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ AŞKIN ÇIĞLIĞI
General FictionDuvar dibine sinmiş bedenim Demir Abinin kollarından titrerken, gözleri gözlerimden bir saniye ayrılmıyordu. ''Yazgı.'' Adım dilinden ilk kez bu kadar içten geliyordu. Sesim çıkmıyor, ellerim, bedenim titriyordu. İlk kez bu kadar hazırlıksız yakala...