Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş kurşun olamaz mı?
Ne güzel söylemiş Victor Hugo. Bugünümü anlatabilmeyi bu şiirden başkasıyla başaramazdım çünkü. Beni en çok yaralayan hangisi bilmiyorum.
O kadar kırgın, o kadar kızgınım ki. En çok hangisine; ölümüne mi, ölümsüzlüğüne mi?
Benim için ölmüştü. Orası baki fakat o kadar da ölümsüzdü ki içimde ne o, ne de başkası tam olarak öldüremezdi bendeki yerini.
Sen bana ne yaptın böyle ?
"Ben özür dileyeceğim. Kırdığım her bir ağaç dalından, boş sokaklardan, mezarımdan bile dileyeceğim. Beni sensiz, seni bensiz bırakanlardan nefret edeceğim mesela. Nefretle, öfkeyle anacağım her birini. Sen bana anlatacaksın ama her şeyi, her şeyimi. Ben anlamayacağım belki ama uğraşacağım. Bizim için, yaşamımız için mecburum. Sana kendimi affettirene kadar durmayacağım. Silecek misin beni, sil. Yeniden yazacağım. Benden bıksan da yine beni göreceksin her yerde. Göremediğimiz günlerin acısını çıkaracağız. Beni sevmeyi bırakırsan, yeniden sevdireceğim sana kendimi."
Hayretler içerisinde kaldım. Nasıl tepki verilirdi böylesi bir durumda yemin ederim bilmiyordum.
Kalbim deli gibi atıyorken, içime dolan duygunun adı aşk değildi. Aşk için kavrulan kalbimin böylesine buz keseceğini asla düşünmezdim.
Sen yapma işte, sen başkaydın.
"Tecrübeliyimdir o konuda. Bilirsin beni."
Kalbimin hızı kesildi. Aldığım nefes boğazıma saplandı sanki. İçime ilmek ilmek umutsuzluk bağlandı da ağzımı açamadım.
"Özür dileyeceksem eğer, bundan dileyeceğim ilk başta."
Dudakları dudaklarımın üzerine kapandı. Kalbim öylesine hasretle kıvranıyordu ki, tek bir öpüşü için tüm gemileri yakabilirdi.
Oysa diğer tarafta beynim; bu bizim felaketimiz diyordu.
O kadar özlemiştim ki...
Ruhumda derin bir yara izi vardı. Artık eskisi gibi olamazdık, olmazdı.
Geri çekilirken içimden bir parça da dudaklarından koptu sanki. Az önce solgun duran yüzüne kan gelmiş gibiydi. Hakikaten buradaydı, ölü değildi yaşıyordu.
Bu gerçeği nasıl kabulleneceğim, hayat nasıl normale dönecek?
Kalbim ağrıyor. Onu kendimden itmek istediğim için vicdanım sızlıyor. Bu anın hayalini bile kuramazdım, gerçekleşmeyeceğine emindim çünkü. Öyle bir günde ne kadar inandığım an varsa hepsini yerle bir etmişti.
Bana ne yaptın böyle.
Ben henüz öldüğünü bile kabul etmemişken, sahiden yaşıyor muydu ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ AŞKIN ÇIĞLIĞI
General FictionDuvar dibine sinmiş bedenim Demir Abinin kollarından titrerken, gözleri gözlerimden bir saniye ayrılmıyordu. ''Yazgı.'' Adım dilinden ilk kez bu kadar içten geliyordu. Sesim çıkmıyor, ellerim, bedenim titriyordu. İlk kez bu kadar hazırlıksız yakala...