Bir deli hasret rüzgarı esti, savurdu ruhumuzu birbirinden olabildiğince uzağa. Kilometreler önemli değil de, ya ruhlarımız bir daha kavuşamazsa. Henüz hiç kavuşmadan, ayrılırsa yolarımız bir daha aynı yoldan yürüyemezsek ne yapardık ? Acılar bizi olgunlaştırır doğru, ben olgunlaşmak istemiyorum. İçimde ki o çocuk ruhu hep yaşasın istiyorum.
Olmuyor.
Ne yaparsam yapayım, gidişini kabul edemiyorum. Benden gitmesini isteyen bendim ama mecburdum. Bu mecburiyetin altında ezilmekten yoruldum artık. Bu hayatı ben istemedim, sonuçlarına katlanmak zorunda değilim. Hiçbir yaşanılanı ben istemedim, oldu diye bırakıp önüme bakamam. Bizim yarım kalmadık ki , yaşanamadık bile. Buna ne denir, nasıl telaffuz edilir bu ?
Benim kaderim bu diyerek diz çökmek istemiyorum, bu sefer olmaz. Elimden bir şey gelmeli, gelmek zorunda.
O gece havaalanında tek başıma döndüm. Ellerim boş, kalbim kırıktı. Kimseye bir şey söyleyemedim. Acımı içime ektim, bir gün beni değiştireceğinden bir haber derdimi attım içimin en ücra noktalarına. Kelimelerim yoktu, sesimi kısmışlardı. Çığlıklarımı ben bile duyamıyordum, o kadar yorgundum ki bedenimi ben değil yetmiş yaşına bir beyin yönetiyor gibiydi. Böyle bitmemeliydi henüz yaşanmadan bitmemeliydi, bitmişti.
Bir hafta geçti, yoktu.
Bir ay geçti, yoktu.
Delirmek üzereyim, kafamı taşıyamıyorum artık. Ruhum bedenime acı veriyor, bütün kemiklerim acı içinde sızlıyordu. Bu aşk acısı değil, çaresiz bekleyişin acısı. Benim yüzümden dağılan bir ailenin feryadı bu. Bu benim aldığım en büyük vebal, acı.
Yüzüm belirgin bir şekilde çökmüştü bunu sebebi haftalardır tek öğün yemek, her öğün sigaraya beslenmemdi. Herkes bir şeyler olduğunun farkında ama kimse ne olduğunu anlayamıyordu. Açıkçası ben de anlamıyorum neyim var benim ? Nasıl bir anda bu kadar çökebilir bir insan ? Bu kadar fazla mı değer veriyordum ben sana ?
İki ay geçti, dayanamıyorum.
Hayatım olağan şekilde yaşamaya devam ediyorum evet ama ondan tek bir mesaj bile alamadım. Derin'in anlattığı kadarına hakimin ; İşleri oldukça iyiymiş, günden güne kariyeri açısından önemli başarılar kazanıyormuş ve mutluymuş. Peki ben neden mutsuzum, geceleri neden sabah edemiyorum ? Beni bir kez bile sormamış adımı anmaya bile tenezzül etmemişti. Alıştım artık sanırım, acılara bağışığım nasıl olsa.
Üç ay geçti gittiği günden bu yana. Derin'e daha az soruyorum onu, işleri oldukça hızla büyütmüş kendine orada bir avukatlık bürosu açacakmış. Onun adına çok sevindim, umarım hayatı dilediği gibi gider. Kalbim kırık ama kabulleniyorum artık, biz hiçbir zaman olamayacaktık. Artık kendi hayatıma daha fazla odaklanmaya başladım evet bir yanım da yaşanmamışlığın burukluğu var ama önümde de bir hayat var, önüme bakmak zorundayım.
Bu gün son sıvalarıma giriyorum, eğer sorunsuz bir şekilde atlatırsam mezun olacağım. İçimde bir heyecan var, ilk kez adımlarım kendim için atıyormuşum gibi kendimden emindi. Ben omuzları dik, özgüveni yüksek, kendi ayakları üzerinde duran bir psikolog olacağım. Kendimi tedavi ederek başlayacağım işe. Tüm yaralarımı kendim saracağım, tüm hasarlarımı kendim kontrol edeceğim. Hayatımda olmayan kimse için üzülmeyeceğim, artık kendim için sadece kendim için yaşayacağım.
Adımlarım Sarmaşık mahallesinden çıkmaya hazırdı, üzerime geçirdiğim trençkot yağmur damlalarını hissetmeme mani alamıyordu. Kulağımda kulaklıklarımla oldukça sakin ve huzur içerisinde yürüyordum. Yağmur yüzünden kaçışan insanlara rağmen ben, yağmuru hissetmek istiyordum. Sokağın dönemecinden dönmemle huzurum buhar olup uçtu, içimi saran heyecana küfürler ettim. Bu kalbim en son ne zaman böylesine atmıştı ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ AŞKIN ÇIĞLIĞI
Ficción GeneralDuvar dibine sinmiş bedenim Demir Abinin kollarından titrerken, gözleri gözlerimden bir saniye ayrılmıyordu. ''Yazgı.'' Adım dilinden ilk kez bu kadar içten geliyordu. Sesim çıkmıyor, ellerim, bedenim titriyordu. İlk kez bu kadar hazırlıksız yakala...