Gözler aşk ile parlayabilir mi ?
Bence parlar, öyle ki ışığı içine çeker sizi.Benim gözlerim parlak mıydı bilmiyorum. Demir'in gözleri ışıl ışıldı.
O kara gözleri öylesi bir ışıkla parıldırıyordu ki... Öyle sevilesi, öyle ölünesi...
Yemin ederim ki aşktan ölecek gibiyim. Kalbim deli gibi atıyor, ellerim hala ilk günkü gibi tir tir titriyor.
Kış günü karların arasında titreyen küçük bir kuş gibi titriyorum.Neden mi ?
Demir, yeterli değil mi ?Bunca şey geçti aramızda, onca an, onca acı.
Onca şeyden sonra bu günleri görmek bile mucize gibi gelirken, bu anın içindeyim. Yaşıyorum.
Yaşıyoruz.Korkum, yeniden yitirmek.
Sahip olmazken bile ne denli acı çektiğimi iyi biliyorum.
Şimdi elimdeyken, eğer ki bunu yitirirsem aklımı da kaybedebilirim.Bu öyle bir his ki, düşüncesi bile boğazıma tonlarca acı bastırmaya yetiyor.
Korkuyorum.
Demir'i kaybetmekten, onu yitirmekten korkuyorum.
Korkum bazı anlarda, anı yaşamama izin vermiyor.İşte öylesi bir andayım.
Mutluyum, mutlu olmaktan korkuyorum.Ellerim bir an olsun tutunduğu bedenden ayrılmak istemedi. Demir'in de ayrılmaya niyeti yoktu sanırım.
Zira şarkı sesi kesileli epey oluyordu ama ikimizde yeminli gibi ellerimizi birbirimizin üzerinden çekmiyorduk.
Canıma minnet.
''Zaman dursa şu an, çok mu şey istiyorum ?'' Yaslandığım omuzlarından kafamı kaldırmadan konuştum.
Sahiden bunun olmasını ister gibiydi sesim.
Öyle inanmış, öyle umutlu.
''Keşke,'' diye soludu Demir.
Sesi içli bir şarkı gibiydi, içime içime işleyeninden.''Burada kalsak hep, böyle sana sığınsam hep keşke.''
Demir kısık sesle süldü.''Bu bir evlilik teklifi mi ?''
BENİM YAPTIĞIMI YAPIYOR YA.
''Hayrolsun Demir Bey, benim laflarımı mı çalmaya başladınız ? Hem öylesine bir niyetin varsa öncelikle babamdan isteyiniz beni.''
Yeşilçamdan bir sahneydi bu an. Hiç sırıtmayan nostaljik biri gibiydim.Demir bu ufak oyunumu bozmadan bir istanbul beyefendisi gibi konuşmaya hazırlandı.
''Babanız efendi ne zaman müsaitse validemle, peder beyimle sizi ziyaret etmekten şeref duyarız küçük hanım. Niyetim fevkalade ciddi, lütfen benimle evlenip bu garip aşığınızı mutlu ediniz.''
Dudaklarımdan kontrol edemediğim bir kıkırtı kaçtı, Demir durmadan konuşmasına devam etti.
''Lütfen niyetimi alay konusu etmeyin. Çok müşkül durumda bırakıyorsunuz beni. Hem sizi şu an öpersem, benimle evlenme mecburiyetinde kalırsınız.''Ciddi olmaya çalışırken derin bir tebessümle başımı kaldırdım. Demir'in gülen gözleriyle karşı karşıyayken konuştum, ''lütfen beni bu mecburiyetten mahkum bırakmayın.''
Demir güldü, ne gülme...
Dudakları dudaklarıma mühürlendi ardından, hırstan ve arzudan uzak masum bir öpücüktü bu. İçimde ki sevgiyi gör bak dercesine yoğun ama yumuşacık bir öpüştü.
İçime sokasım geliyor bu çocuğu. Evet çocuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ AŞKIN ÇIĞLIĞI
General FictionDuvar dibine sinmiş bedenim Demir Abinin kollarından titrerken, gözleri gözlerimden bir saniye ayrılmıyordu. ''Yazgı.'' Adım dilinden ilk kez bu kadar içten geliyordu. Sesim çıkmıyor, ellerim, bedenim titriyordu. İlk kez bu kadar hazırlıksız yakala...