Oy ve yorum ):
Yorum sınırı: 60
Oy sınırı: 10Bir önceki bölümü okumadıysanız lütfen okur musunuz?
***
Zor da olsa eşyalarımı döke saça kapıdan çıkabildiğimde arkama doğru dönüp anneme el salladım. "Görüşürüz anne" demiştim elimdeki poşetleri bir şekilde dengede tutabildiğimde.
On ikinci sınıf olmak kadar zor bir şey varsa o da on ikinci sınıfta taşınan kitapların yoğunluğuydu. Eşek yüküyle kitaptan ayrı ayrı ödevler veriliyordu ve bu ödevlerin hepsi de birkaç testten ibaretti. İki test için bir kitap taşıyorduk resmen.
Evin demir kapısından tamamen dışarıya çıktıktan sonra sırtımdaki çantayı zıplatıp kesik bir nefes bıraktım dışarıya doğru. Her şey çok zordu. Dershaneye gitmesem ne olurdu ki mesela? Böyle saçma bir kuruma gitmemi zorunlu kılan kişi tam olarak kimdi? Ya da en başında hangi deli on ikinci sınıfların dershaneye gitmesi gerektiğini velilere ölesiye savunmuştu?
Neyse ki dershaneye gitmek için hiç değilse bir tane motivasyonum vardı da fazla zorlanmış gibi hissedemiyordum kendimi. Garip bir içgüdüsel hisle Deniz'in beni engelleyen o motorcu bozuntusu olduğunu düşünüyordum ve bu ihtimal de beni dershaneye bağlıyordu.
Ses tonundan neşesine kadar çoğu şeyi o kişininkine benziyordu. Ama sadece ses tonuyla da bir yere varamazdım. Erkekler öyle ilginç varlıklardı ki sesleri de az çok birbirlerinin sesini andırıyordu bir şekilde.
Ama yine de... Deniz de motor kullanıyordu. Masmavi gözleri, gülünce belirgin olan bir çift gamzesi.... Her şeyiyle muazzam bir çocuktu.
Mezun grup öğrencisiydi ama fazla para verdiği için ve dershanenin kurucularıyla akrabalık bağı olduğu için eksik olduğu her derse sürekli giriyordu.
İlk başta yirmi bir yaşında bir üniversiteyi bırakıp tekrardan sınava hazırlanışının motivasyonunu çok merak eden bir tarafta olsam da şimdilerde umursamamayı seçen tarafa geçmiştim birden. Çünkü çok havalıydı, ayrıca çok yakışıklıydı, çok iyiydi işte.
Tek uyuşmayan şey birkaç sene büyüttüğüm yaşıydı. Deniz yirmi bir yaşına girecekti ama üç gündür engelimi kaldırmayan o geri zekalı yirmi üçüne gireceğini iddia ediyordu...
Yalan söylemiş de olabilirdi aslında, zira ben ömrü hayatımda Deniz kadar güzel motor kullanan ve motora bu denli yakışan bir insan görmemiştim.
Elimdeki poşetleri biraz zıplatıp aptal gibi gülümsedim kendi kendime. Dershaneye varmama üç adım kalmıştı ve düşüncelerim bölünecekti. Saatlerce oturup kendi düşünmek istediklerimi düşünsem ve keyfim isterse de soru çözüp hocalara sorsam olmuyor muydu yani?
Ben ne diye kırk dakikasının son on dakikası goygoy dönen ve belli bir raddeden sonra beynimiz iflas olduğu için hiçbir bok yapmadığımız bu kurumu hafta içlerinde çekmek zorundaydım ki?
"Baban para verdi kızım." dedim içten gelen derin bir motivasyonla. Anlık ve genelde aylık gelen hırs patlamalarımdan birini yaşıyordum. "Yapabilirsin, katlanabilirsin buna."
"Aynen" dedi başka bir alaylı ses. Kafamı sola doğru çevirdiğimde ise dershanenin bahçesinde oturup çayını içen çocukla kesişmişti gözlerim. "O kapasite sende var, başarabilirsin Eylül."
"Hocam siz buradan çıkmıyorsunuz galiba." Tiye alır gibiydi ses tonum, kaşlarım da havalanmıştı aynı zamanda. "Evinizin yolunu unuttuğunuzu düşünmeye başladım ben."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Part Time Aşk | Texting
Short Storybubirfakehesap: Selam bubirfakehesap: Rahatsız olmayacaksan yaşını öğrenebilir miyim acaba? bubirfakehesap: Part time motorculuğunun yanına bir de part time aşk eklemek isterim de (: