34- Düğün Fıkrası

1K 84 27
                                    

10k olmuşuz... Gururlu bir ana gibiyim şu anda

Aşırı kaotik ama eğlenceli bir bölümle geldim

Bir adet doğulu ve bir adet karadenizli insanın düğünü ne kadar aksiyonsuz olabilirse öyle bir düğün okuyacaksınız şimdi PWFPGPGŞBŞ

Bir de bölüm epey uzun kısa hikaye için, hiç yorum atmayanlar da biraz beni mutlu edebilirse çok mutlu olurum ^^

Murat Boz- Janti

***

Eğlencenin tanımı tam olarak neydi bilmiyordum ama şu ana kadar yaşadığım en eğlenceli günlerden birini yaşadığıma da emindim. Daha önce götürüldüğüm hiçbir düğünde bu kadar eğlenmemiştim. Yani gördüğüm kadarıyla biraz karışık ve sorunların engellenmeye çalıştığı bir düğün olsa da eğlenceliydi işte. Sorun kısmına hiç bulaşasım yoktu.

Halaydan, roman havasına, oradan da horona geçen döngü bitmek bilmeyince ve benim de oturmam habire birileri tarafından engellenince tabanlarım çatlayana kadar; dahası topuklu ayakkabılarım ayaklarımı terk edip pistin bir köşesini boylayana kadar oynamıştım.

Dökülecek bir kurt varsa da kalmamıştı, birkaç ay da o kurtların bana uğrayacağını sanmıyordum zaten. Bu sebeple kendimi rastgele atabildiğim bir sandalyede oturmuş, pisti izlemeye başlamıştım dinlenmek adına. Dinlenirsem ve yeterince kuvvet toplayabilirsem tekrardan kalkıp oynama planlarım da vardı ama o pek mümkün değil gibiydi. Oturdukça kalkasım kaçıyordu. Düğünün bitmesine de çok vakit kalmamıştı zaten, babama mesaj bile atmıştım bu sebepten ötürü.

Gözlerim aynı hızda etrafta gezinirken rastgele bir şekilde teras tarafından çıkan kişiye çarpınca oradan dönmeyip bir süre aynı yere takılı kalmıştı.

Ona baktığımı fark etmeden üzerindeki ceketi çıkartıp gömleğinin kıvırdığı kollarına öylesine bir bakış attı Gökalp. En sonunda yakalarını da düzeltti ciddi bir şekilde. Gergin görünüyordu. Bu tavrını yabancılıyordum ve garip geliyordu ama dikkat edildiği zaman hep gergindi aslında. Kafamda kurduğum hâliyle uzaktan alakası bile yoktu.

Birkaç kişi onu konuşmak için yanına çağırınca dudaklarına herhangi bir gülümseme takmayıp bakışlarını yumuşattı sadece. Onlarla da konuştuktan sonra tam benim zıttımda kalan bir noktaya adımlarını yöneltecekti ki gözleri benim gözlerimi bulunca yönünü değiştirdi.

Utançla kaçırdım bakışlarımı. Onu izlemem kötü bir şey değildi ama yine de bunu fark etmesi elimi ayağıma dolamıştı. Ani bir şekilde midem de kasılınca elimi yan tarafımda kalan masaya bastırıp kesik bir nefes çektim ciğerlerime.

"İyi misin sen?" diyerek yanımda bittiği anda oturduğum sandalyeyi ondan uzaklaştırıp kafamı salladım hızla. Kaşları kavislense de uzun bir süre tepkisiz kaldı. Bir terslik olduğunu anladığına emindim ama sormaması benim de işime geliyordu. Şimdilik. "İyi olduğun yalanına tam olarak ne zaman inanmam gerekiyor?"

"Sadece çok fazla oynadım" dedim onu savuşturmak adına. Bu hâlinin beni ne kadar ve nasıl etkilediğini oturup Gökalp'e anlatmayacaktım. Daha ne olduğunu ben bile anlayabilmiş değildim zaten. "Düğündeki kültür karmaşası beni çok yordu, damat Türkiye vatandaşı herhalde. Kütüğü tüm memleketlerde var mı?"

Ne ima ettiğimi anlayan çocuk gözleri kısılana kadar gülümseyip masanın üzerindeki çerezlerden birkaç tanesini ağzına attı. Sık gülmüyordu. Sık gülmemesine karşın onu sürekli gülerken görmenin de tezatlığını yaşıyordum aynı zamanda.

Part Time Aşk | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin