57- Yarım ve Erken Yaşananları Tamamlamak

29 9 17
                                    

Ana kurgu 2020-2021 yıllarında geçiyordu arkadaşlar. Yani Eylül 2020 yılında 19 yaşındaydı, bilginiz olsun. Bundan sonraki tüm bölümlerde de 2028'i okuyacaksınız. Yani yedi yıl sonrasını (:

Sertab Erener- Tek Başıma

Yorum atmayı unutmazsınız sevinirim ♡

***

En son hatırladığım şey, keskin bir baş dönmesi ve sanki zehirlenmişim gibi hissettiren bir mide bulantısıydı. Alışılmadık bir şey değildi belki ama hiç olmaması gereken bir yerde ve hiç yaşanmaması gereken bir anda yaşanmıştı, bu sebepten ötürü biraz tedirgindim.

"Uyandın mı?"

Gözlerimi tavandan çekip abartılı bir şekilde devirdim ve hafif yatar pozsiyonda durduğum yatakta doğruldum. "Yok Taner" dedim çatallı sesimle. "Hâlâ uyuyorum aslında ben, sen serap görüyorsun şu anda."

"Dalga geçecek kadar iyiysen gideyim?"

Dudaklarım büzüldü, tek kalmayı seven bir tarafta değildim. Kendi kendisini yalnızlaştırıp bir de o yalnızlıktan şikayet eden insanlarla eskiden dalga geçerdim, şımarık olduklarını söylerdim ama onlardan biri olmuştum. Ve anlıyordum. Acı da olsa bir şekilde tecrübe kazanmam, bazı şeyler yaşamam gerekmişti.

"Bizim bu hastaneye paramız yetecek mi?" Kaşlarımı kaldırdım yeni odağımı belirleyince, çok ünlü ve tuzlu olduğu çok açık olan bir hastanenin yedi yıldızlı bir otel odasını andıran acilindeydim çünkü. "Asistan maaşımla kendime bakamıyorum, bizim bu kadar paramız var mı sence Taner?"

"Fakir olduğumuzu hatırlattığın iyi oldu." dedi Taner abartıyla. "Buraya gelmende hiçbir payım yok, hiçbir şeye de karışmayacağım artık."

"Ne saçmalıyorsun?"

"Adamın atkısını baygınken çorladın, bir de bana saçmalıyorsun diyorsun." O ana kadar fark etmediğim ve elimde duran atkıya baktım ters ters. Taner de alay eder gibi konuşmaya devam etmişti. "Bastırılmış duygularının bu kadar uçuk olduğunu bilmiyordum. Bana yapışıp bir de bırakmadığın hiç olmamıştı."

"Rezil oldum değil mi ben?" Damaryolu olmayan elimi yanımdaki çocuğa doğru savurup ağlamaklı bir ses çıkarttım dudaklarımın arasından. "Sen neden izin veriyorsun bizi götürmesine, at arabaya götür bir hastaneye Taner ya!"

"Senin kadar aptal olmadığım için götürmesini ben istedim, kendisi pek gönüllü değildi."

"O gudubet bir şeylere gönüllü olmaz zaten, dinlemesi için genelde zorlamak gerekiyor" Elimdeki atkıya bakıp gözlerimi kıstım ve arkasına da baktım. Etiket kısmına adını nakışladığını görsem de hiç umursamadan yatağa atmıştım atkıyı tekrar. "Sevimsiz, suratsız; azarladı bir de bizi."

"Asistan maaşını devreye sokmak istemiyorsan bana bir kez daha hakaret ettiğini duymasam iyi olur." Dibime kadar gelip cebinden çıkarttığı gözlükleri bana verdi bu cümlelerden sonra. "Göz numaralarımız hemen hemen aynıymış, bende lens var şu an."

Bu, gözlüğü tak demekti. Herhangi bir soru sormamıştı, cevap da beklememişti, hatta cümlenin ucu da açıktı.

"Takmayacağım." dedim ben de korka korka, yüzümün dibine girilmediği takdirde her şeyi flu görüyordum ve böylesi gerçekten de daha iyiydi. "Hem sen niye buradasın, gitsene?"

"Yok, gitmiyorum."

"Amca, vallahi seninle uğraşmak için çok yorgunum." dedim alayla. Kalbimin güm güm atışını da gizlemeye ve dizginlemeye çalışıyordum. Taner'e değdi o esnada gözlerim. "Ücreti öder misin, çıkalım sonra da."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 3 hours ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Part Time Aşk | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin