✴✴✴
Gözlerimi 28 Kasım sabahına açtım.
Yatağımda yavaşça doğrulurken, saçlarımın yüzüme yapıştığını fark ettim. Gece gördüğüm kabustan olabilir miydi? Nazenin ablanın baktığı faldan sonra rüyalarım, resmen kabuslara dönüşür olmuştu. Ellerimle gözlerimi ovuşturarak battaniyem ve yorganımı üzerimden attım. Banyoya doğru ilerledim. Bugün büyük gündü. Güzel olmalıydım, değil mi?
Üzerimdekilerden kurtulur kurtulmaz, ilk işim sıcak bir banyo yapmak olacaktı. Sıcak suyu sonuna kadar açtığımda, küvetin dolmasını bekledim. Giderin yerini tıkadıktan sonra içine bolca köpürmesi için şampuan sıktım ve ellerimle karıştırdım. Köpüklerle dolu olduğuna emin olduktan sonra yavaşça sıcak suyun içine girdim.
Üşüyen bedenim sıcakla karşılaşınca bir tepkime gösterse bile bir süre sonra sıcak suyun varlığına alışmıştım. Bugün suratımda anlamsız bir şekilde güller açıyordu. Gerçi anlamsız demem yanlış olurdu, anlamı büyük bir güller açıyordu.
Çünkü bugün o gündü. Bugün büyük gündü! 28 Kasım.
ULAŞ GÜLER & AZRA GÜLER BULUŞMASI.
Seneler sonra göreceğim abime, bugün kavuşacaktım. Tolga akşama doğru mesaj atacağını söylediği için telefonuma bakma gereksinimi bile duymamıştım. Çünkü benim bir tek kişinin mesajına ihtiyacım vardı o da henüz atmamıştı.
Suyun üzerinde yüzen köpükleri elime alırken, üfleyerek uçmasını sağladım. Sahi bugünden sonra ne olacaktı? Ulaş ile buluştuğumuzu herkese anlatabilecek miydim? Veya varlığına bir anlık da olsa alışmışken, gece gelip hiçbir şey olmamış gibi uyuyabilecek miydim?
Bugün onu göreceğimi düşündükçe kalbim alevleniyordu. Buna engel olamıyordum. Suratımda çok tatlı bir gülümseme yer edinirken, gideri tıkadığım yeri çıkarttım ve seri bir şekilde duş aldım. Yasemin kokulu şampuanımla...
Banyodan, bornozuma sarılı çıktığımda, saatin 11.56 olduğunu fark ettim. Bugün sabahtan dersim yoktu. Derslerim öğleden sonra başlayacağı için 13.10 gibi Tarık kapıda olacaktı.
Evet, ormandan dönmüş olsak bile bebek gibi hala o beni getirip, götürüyordu. Başlarda bu olay canımı sıksada sonralarda alışmıştım.
Aradan günler geçmesine rağmen, Harun ile hala barışmadım. Barışmayacaktım da. Tokat attığım günden beri onu zaten hiç görmemiştim. O da kendini gösterme zahmetinde bulunmamış, beni bir daha aramamıştı.
Gözlerimi kısıp, hızlı adımlarla beyaz kapaklı dolabıma yöneldim. ''Kış sevgilim.'' adlı kısmı açarken, geçen sene yaptığım şeyleri görünce, yüzüme daha çok bir gülümseme yayıldı. Dolabıma verdiğim isimleri kağıtlara yazıp, o kısımlara yapıştırdığımı biliyor muydunuz?
Bornozumla biraz daha durursam, titreme moduna geçeceğimi bildiğim için dolabımdan önce iç çamaşırlarımı aldım. Ardından beyaz gömleğimi çıkartırken, üzerine giyebileceğim kazak aradım. Haki yeşili kazağımı elime alıp, yatağa fırlattım. Altına ise siyah bir kot çekecektim. Bugün renkli olmayı çok isterdim fakat bir şekilde hiçbir şeye halim yokmuş gibi hissediyordum.
Bazen insanlar, istedikleri şeye ulaşacağını anladığında hevesi kaçardı. Sanki bende de öyle bir şey olmuş gibi hissediyordum. Gerçi, seneler sonra abisini görecek olan hangi kızın hevesi kaçardı ki? Bu anı gerçek olamayacak kadar güzel görüyordum. Buna rağmen gerçek olduğunu da biliyordum.
Giysilerimi üzerime geçirdim. Saçlarımdaki havluyu çıkartınca da önce kurutup, sonra bir değişiklik olsun diye maşa yapmayı tercih ettim. Tarık beni maşalı saçlarımla görmemişti, değil mi? Hafif makyajımı yaptıktan sonra da ruj sürmemeyi tercih ederek, nemlendiriciye yöneldim. Dudaklarım çok çatladığı için sadece nemlendirici sürmeyi tercih ediyordum. Cappucino rengi paltomu elime aldığımda, çantamı da hazırlayıp, aşağıya indim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Turunculu.
Teen FictionHayaller, derin bir uçurumu andıracak kadar derinlerdi. Kaderin yazıldığı uç noktalar, hayallerin bittiği yerlerdi. Uçsuz bucaksız, eşsiz dünya da kurulan hayaller... Güvenerek başlanırdı her yola, inanılırdı kavuşulabileceğine bir gün...