45.Bölüm -Çiçek tacı

3.3K 181 103
                                    

Bölüm:45  

❆ 

2 sene sonra:

Pencerede i manzarayı görebilmek için, lila rengi tülü hafifçe araladığımda karşılaştığım manzara gülümsememi sağlamıştı.

''Gece bir peri gelmiş ve tüm şehri beyaza boyamış.'' derdi annem, ne zaman sabahları kar manzarasıyla karşılaşsak. Buna inanacak kadar çocuk olmak isterdim. Küçük bir çocuk olmak...

Mutfağa yönelmek için sağa doğru döndüğümde, omuzlarımdaki hırka yavaşça kaydı ve düşüp, parkedeki yerini hızlıca aldı.

Aynadaki görüntüm, senelerin acısını suratıma çarpar gibiydi. Değişmiştim.

Acılar, seneler ve yaşadıklarım beni olgunlaştırmış; bir o kadarda değiştirmişti. Mesela, artık on sekiz yaşında değil 24 yaşında idim.

Yere düşen kalın kahverengi hırkayı, yerden usulca alıp masaya bıraktım ve guruldayan midemin eşliğinde, oldukça büyük gri buzdolabıma yöneldim.

Bu ev, bizim aile yuvamızdı. Her yerinde, her bir köşesinde anılarım vardı. Tezgahta Ulaş ile yaptığım yemekler, masada yediğimiz akşam yemekleri, salondaki sohbetler... Evin her bir yeri onlar kokuyor ve her bir yanı gördükçe anılarımı tazeliyordu.

Kahvaltı tabaklarını bir bir masaya koyduktan hemen sonra, peynir kutusunu ve boş bir tabağı tezgaha bıraktım. Önüme gelen saçlarımı her ne kadar tuttursam da, yine bir şekilde kurtuluyorlar, önüme düşüyorlardı.

Nefesimi sıkıntıyla dışarı üflerken, ''Durun artık!'' diye çığırdım. ''Çıkmayın şuradan.''

Dışarıdan gören birisi, saçlarımla kavgaya giriştiğim için bana deli lakabı takabilirdi ki haklıydı da. Tezgahın üzerinde bulunan yumurtaları bir tabağa kırıp çırptıktan sonra, ocağa koyduğum tavanın içine güzelce bıraktım ve karıştırmaya başladım.

Gözüm, bir an takvimde ki tarihe takıldı. ''2 Ocak 2018.''

''Bugün büyük gün.'' dedim kendi kendime. ''Bugün, Kayra ve Ege'nin kız isteme merasimi var.''

Tavada pişen yumurtanın piştiğine emin olduktan sonra, ocağın altını kapattım ve tezgahtaki peynir kutusuna yöneldim. Bir çatal yardımıyla içinden çıkarttığım bir kalıp peyniri, yavaşça tabağa bırakırken, belimde ufak narin bir dokunuş hissettim.

Belime yaslanan el, bedenimi kendi bedenine yaslarken, burnunu turuncu saçlarıma sürtüyor ve bu hareketi gıdıklanmamı sağlıyordu.

''Günaydın Peri kızı.'' dedi Tarık. Tarçın kokan teni ve nefesiyle.

''Günaydın.'' diye eşlik ettim ona, elimi elinin üzerine yaslarken.

Bedenimi, bedenine yaslamasına bir süreliğine müsaade ettim. Ardından doğruldum ve tam işime dönecek iken, bir kol hemen omzumdan ileriye doğru uzandı ve yanımda biten çatalı alıp peynire batırdı. Peynirden, bir çatal alıp ağzıma doğru getirdi.

Beyaz peyniri her ne kadar sevmesem de sırf o istiyor diye çataldaki koca dilimi ağzıma atıp, yutmak zorunda kaldım.

''Ben beyaz peynir sevmem!'' dedim suratımı ekşitirken.

''Bunu biliyorum Peri Kızı. Fakat seveceksin, sevdireceğim...''

Olduğum yerde ters dönerken, yüzlerimiz birbirine bakacak şekilde çevirdim.

''Saç rengimi sevdirdiğin gibi mi?'' Çarpık bir şekilde gülümsedim.

Suratında donan gülümseme ifadesiyle, yavaşça saçlarıma dokundu ve omzumda biten saçlarımı yavaşça okşadı. ''Hâlâ uzamadılar.''

Turunculu.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin