✴✴✴
İsmimizin okunduğunu duydum. Harun, bizi sahneye çağırıyordu. Göz ucuyla Tarık'a baktığımda, heyecanlı ve oldukça şaşırmış olduğunu görebiliyordum. Kehribar rengi gözlerini bana çevirdiğinde, gözlerimiz bir an buluşur gibi oldu. Bakışlarının eşliğinde hafifçe gülümsedim.
Elini bana doğru uzatırken, gözleriyle sahneyi işaret etti. Bir an eline bakakalsam da elinden tuttum. Tüm bir sene boyunca prenses olarak anılacağım ve bu duvarları Tarık ile süsleyeceğim hiç aklıma gelmezdi. Bir an zihnim, önceki senelere gitti...
✴✴✴
''Ne dersin Harun? Bu sene prens ve prenses seçilir miyiz?''
''Kızım o kadar insan içinden bizi mi seçecekler? Boş ver.''
''Ama ne bileyim, yine de prenses olarak anılmak hoş olabilirdi.''
''Çok istiyorsan eğer, ben sana prenses derim. Sen sıkıntı etme.'' deyip göz kırpmıştı Harun.
✴✴✴
Bir an gözüm o senelere gider gibi oldu. Ardından kendimi sahnede buldum...
Alara, bir tepsi içinde bulunan; göz kamaştıracak kadar güzel ve parlak olan taç ile hemen yanında, dikenleri kopartılmış bir dal gül ile Harun'un yanına gelmişti. Harun'un yüzünde şaşırtıcı bir gülümseme vardı. Sanki sevinmiş de sevinmemiş gibiydi. Onu hiçbir zaman çözememiştim.
İlk olarak tacı büyük bir dikkatle eline alırken, bana doğru ilerledi. Bir an gözlerimiz buluştuğunda, onun da çimen yeşili gözlerinde o sahneye rastlamıştım.
✴✴✴
''Şu tacı görüyor musun Turunculu?'' dedi Harun. İşaret parmağıyla, yılın prensesine takılan tacı işaret ederken. ''Bir gün onu saçlarına ben takacağım.''
''Belki prens olarak sen seçilirsin de takmak zorunda kalmazsın Harun.'' deyip gülmüştüm.
''Aslında evet, seni başkasının yanına prenses olarak vermem. Ağzını burnunu kırarım o prens olacak herifin.''
''Ulaş'tan betersin Harun!'' dedim iç çekerek.
''Biri benim adımı mı kullandı? Bana bak çirkin ördek, oraya gelirsem seni döverim.'' demişti Ulaş.
Omzumun gerisinden ona bakıp, dil çıkarttım. "Çok beklersin."
"Kavga etmeyi artık keser misiniz?" Kayra, Ulaş'ın kolunu kavradı ve ona bir kedi gibi sokuldu.
Harun da beni belimden kavrayıp, kendisine doğru çekti. "Ulaş, bize sataşma dostum."
"Denerim dostum." dedi Ulaş, ardından kahkaha attılar.
✴✴✴
Tabii bu hatıralar, seneler öncesinde kalmaktaydı. Bir anda hepsi gözlerime yığılınca, ister istemez gözyaşlarım, dökülmeye başladı. İnsanlar bu gözyaşlarını mutluluktan saysalar bile, ben anıların varlığına dönüştürmüştüm gözyaşlarımı... Bunu kimse bilmiyordu.
Harun, olabilecek olan en dikkatli haliyle tacı saçlarıma takarken, suratında alaycı bir gülümseme vardı. Eminim o an, onun da aklına geçmişimizdeki hallerimiz gelmişti.
Sadece dudak hareketleriyle, ''Tebrikler.'' dedi. Ellerim tacıma doğru giderken, bir anlık şaşkınlıkla gözlerine bakakaldım. O sırada salonda büyük bir alkış koptu. Hemen ardından, tepside duran kırmızı gülü eline alıp Tarık'a uzattı. Fakat Tarık'a pek de nazik uzattığı söylenemezdi. Başına atsa, daha az göze batardı sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Turunculu.
Ficção AdolescenteHayaller, derin bir uçurumu andıracak kadar derinlerdi. Kaderin yazıldığı uç noktalar, hayallerin bittiği yerlerdi. Uçsuz bucaksız, eşsiz dünya da kurulan hayaller... Güvenerek başlanırdı her yola, inanılırdı kavuşulabileceğine bir gün...